| Abdulbaki Gölpınarlı |
Cennetlerdedir onlar, soralar, konuşurlar.
|
| Abdullah Parlıyan |
Onlar cennet bahçelerinde oturup, konuşup soracaklar,
|
| Adem Uğur |
Onlar cennetler içinde sorarlar.
|
| Ahmed Hulusi |
Cennetlerdedirler. . . Sorarlar;
|
| Ahmet Tekin |
Cennetlerde birbirlerine sual soruyorlar.
|
| Ahmet Varol |
(Onlar) cennetlerdedirler. Birbirlerine sorarlar.
|
| Ali Bulaç |
Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
|
| Ali Fikri Yavuz |
Cennetlerdedirler; sorarlar.
|
| Ali Ünal |
Onlar, (güzelliği dünyada iken idrak edilemez) cennetlerdedir. Aralarında konuşurlar.
|
| Bayraktar Bayraklı |
(39-42) Ancak sağdakiler hariçtir. Onlar cennetlerde olacak ve suçlulara soracaklardır. “Sizi Sekar'a sürükleyen nedir?”
|
| Bekir Sadak |
(39-42) Ancak, defteri sagdan verilenler boyle degildir; onlar cennettedirler. Suclulara: «Sizi bu yakici atese surukleyen nedir?» diye sorarlar.
|
| Celal Yıldırım |
(40-41) Cennetlerde, suçlu günahkârlar hakkında birbirlerinden sorarlar :
|
| Cemal Külünkoğlu |
(40-42) Onlar cennetlerdedirler. Suçlular: “Sizi şu cehenneme sürükleyip iten nedir?” (diye uzaktan sorarlar.)
|
| Diyanet İşleri (eski) |
(39-42) Ancak, defteri sağdan verilenler böyle değildir; onlar cennettedirler. Suçlulara: 'Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?' diye sorarlar.
|
| Diyanet Vakfi |
(40-42) Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye uzaktan uzağa sorarlar.
|
| Edip Yüksel |
Bahçeler içindedirler, sorarlar,
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Cennetlerdedir, soruşdururlar
|
| Erhan Aktaş |
Cennetler içinde soracaklar;
|
| Gültekin Onan |
Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
|
| Hakkı Yılmaz |
40-41 Sağın yaranı, bahçelerdedirler. Suçlulardan soruşur dururlar:
|
| Harun Yıldırım |
Cennetlerde soruştururlar,
|
| Hasan Basri Çantay |
(Onlar) cennetlerdedirler. Soruşurlar,
|
| Hayrat Neşriyat |
(40-41) (Onlar) Cennetlerdedir; birbirlerine suçlular(ın hâlin)den sorarlar.
|
| İbni Kesir |
Cennetlerdedirler. Sorarlar,
|
| İskender Evrenosoğlu |
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.
|
| Kadri Çelik |
Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
(40-41) Mücrimlerin durumu "nedir diye" cennette onlar birbirlerine sorarlar.
|
| Mehmet Okuyan |
40-42 Cennetlerdeyken “Sizi ateşe sürükleyen nedir?” diye suçluların durumundan soracaklar.
|
| Muhammed Celal Şems |
(40-42) (Onlar,) Cennette olacaklar ve suçlulara: “Sizi Cehennem’e götüren nedir?” (diye) soracaklar.
|
| Muhammed Esed |
onlar (cennet) bahçelerinde (oturarak) soracaklar
|
| Mustafa Çevik |
40-47 İman edip sorumluluklarını yerine getirenler, cennet nimetleri ile yaşarken, cehennem azabı içinde kıvrananlara soracaklar: “Sizi bu kavurucu ateşe sokan
nedir?” Onlar da şöyle cevap verecekler: “Dünya hayatında batıla dalanlarla birlikte
biz de dalardık, yoksulu doyurmaz, namaz kılmaz ve Hesap Günü ile karşılaşacağımıza inanmazdık. Sonunda ölüm gelip çattı ve bu gerçekle yüz yüze geldik.”
|
| Mustafa İslamoğlu |
(Onlar) cennetlerde, hep bir ağızdan soracaklar
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
(39-40) Ashâb-ı Yemîn ise müstesna. Onlar cennetlerdedirler, soruşurlar.
|
| Ömer Öngüt |
Onlar cennetlerdedirler. (Uzaktan uzağa) sorarlar:
|
| Şaban Piriş |
Cennettedirler. Ve soruştururlar.
|
| Sadık Türkmen |
Onlar cennet bahçelerinden (cehennemliklere) sorarlar,
|
| Seyyid Kutub |
Onlar cennetlerde ağırlanırlar. Sorarlar.
|
| Suat Yıldırım |
(40-42) Onlar mutlaka cennetlerde mücrimlerin durumu hakkında, kendi aralarında konuşurlar. O suçlulara: "Neydi bu cehenneme sizi sürükleyen?" diye sorulur.
|
| Süleyman Ateş |
Onlar cennetler içinde soruyorlar;
|
| Süleymaniye Vakfı |
Onlar bahçelerde olur, sorup soruştururlar;
|
| Tefhim-ul Kuran |
Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
|
| Ümit Şimşek |
Onlar Cennetlerde, soruşturmaktadırlar.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Bahçelerdedirler. Birbirlerine soruyorlar,
|