Erhan Aktaş Mealleri

A Â B C D E F G H İ K L M N R S Ş T V Y Z Hepsini göster
 
A’lâ
 
  
1 Rabb’inin yüce adını tesbih1 et.

1- Tesbih, tevhid inancının ve anlayışının kavranması ve Yaratıcı’nın tüm nitelikleri ile tanınması ve tanıtılması etkinliğidir. Allah’ı tesbih etmek; O’nu şirk içeren her türlü düşünce ve inançtan arındırarak, Kendisine özgü nitelikleri ile yüceltmek demektir.
2 O ki yarattı ve düzene koydu.
3 O ki takdir etti1 ve yol gösterdi.

1- Her varlığa kendisine özgü özellikler(fıtrat) verdi.
4 O ki yerden bitkiler, yeşillikler çıkardı.
5 Derken onu kuru, kararmış çer çöp haline getirdi.
6 Sana okutacağız1; bir daha unutmayacaksın;2

1- Sana ne yapacağını bildireceğiz. Gideceğin yolu göstereceğiz. 2- Bir daha şaşırmayacaksın.
7 Allah, aksini dilemedikçe. Kuşkusuz O, açık ve gizli olanı bilir.1

1- Mesajı iletmede, ne yapıp ne yapmadığını bilir.
8 Kolay gelmesi için, sana yeterince kolaylaştıracağız.1

1- Bu yolda karşılaşacağın zorluklardan çekinme, Biz sana yardım edeceğiz.
9 O halde öğüt ver1, öğüt yararlı olacaksa!

1- Yararlı olup olmadığına bakmaksızın sen öğüt vermeye devam et.
10 Huşu1 duyan kimse öğüt alacaktır.

1- Derin saygı ve içten sevgi beslemek, üstün ve yüce görmenin sonucu olarak hayranlık duymak.
11 Şaki1 olan ondan kaçınır.

1- Bahtsız, azgınlaşan.
12 Ki o, büyük ateşe atılacaktır.
13 Sonra orada ölüm de yok, yaşam da.1

1- Ölüp kurtulmak da yok, rahat yüzü görmek de.
14 Doğrusu arınan kimse kurtuluşa ermiştir;
15 Rabb’inin adını anıp salla1 eden.

1- Çevirilerde bu sözcüğe “namaz kılma” anlamının verilmesi doğru değildir. “Salla” sözcüğü; bu ayette sürekli destek olmak, izleyici kalmamak, sürekli ilgi duymak” anlamındadır.
16 Ne var ki siz1 dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

1- Siz zamirinden kasıt, müşrikler ve kâfirlerdir.
17 Oysaki ahiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
18 Bu, önceki sahifelerde1 de vardı.

1- Vahiylerde. Gönderilen Kitaplarda.
19 İbrahim’in ve Musa’nın.1

1- İbrahim’e ve Musa’ya gönderilen vahiyde.
A’râf
Abese
Âdiyât
Ahkâf
Ahzâb
Alak
Âl-i İmrân
Ankebût
Asr
Bakara
Beled
Beyyine
Bürûc
Câsiye
Cin
Cum’a
Duhâ
Duhân
En’âm
Enbiyâ
Enfâl
Fâtiha
Fâtır
Fecr
Felâk
Fetih
Fil
Furkân
Fussilet
Gâşiye
Hac
Hadîd
Hâkka
Haşr
Hicr
Hucurât
Hûd
Hümeze
İbrahim
İhlâs
İnfitâr
İnsan
İnşikâk
İnşirâh
İsrâ
Kadr
Kâf
Kâfirûn
Kalem
Kamer
Kâri’a
Kasas
Kehf
Kevser
Kıyamet
Kureyş
Leyl
Lokman
Mâ’ûn
Mâide
Me’âric
Meryem
Mü’min
Mü’minûn
Mücâdele
Müddessir
Muhammed
Mülk
Mümtehine
Münâfikûn
Mürselât
Mutaffifîn
Müzzemmil
Nahl
Nasr
Nâzi’ât
Nebe’
Necm
Neml
Nisâ
Nûh
Nûr
Ra’d
Rahmân
Rûm
Sâd
Saff
Sâffât
Sebe’
Secde
Şems
Şu’arâ
Şûrâ
Tâ-Hâ
Tahrîm
Talâk
Târık
Tebbet
Tegâbün
Tekâsür
Tekvîr
Tevbe
Tîn
Tûr
Vâkıa
Yâsîn
Yûnus
Yûsuf
Zâriyât
Zilzâl
Zuhruf
Zümer