| Abdulbaki Gölpınarlı |
Sonra kaşını çattı, suratını astı,
|
| Abdullah Parlıyan |
Sonra bir iş yapamamanın üzüntüsü ve öfkesinden kaşlarını çattı, suratını astı.
|
| Adem Uğur |
Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
|
| Ahmed Hulusi |
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti!
|
| Ahmet Tekin |
Üstelik kaşını çatıp, surat astı, Kuran’ın ve İslâm’ın hedeflerinin planlanan vakitten önce gerçekleşmesini istedi, bekleyemedi.
|
| Ahmet Varol |
Sonra suratını astı ve kaşlarını çattı.
|
| Ali Bulaç |
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
|
| Ali Fikri Yavuz |
Sonra (söyliyecek söz bulamadığından) suratını astı ve kaşlarını çattı.
|
| Ali Ünal |
Ardından suratını astı, kaşlarını çattı.
|
| Bayraktar Bayraklı |
(21-25) Sonra baktı. Sonra yüzünü ekşitti ve suratını astı. Sonra arkasını döndü ve kibirlendi. Şöyle dedi: “Bu, sadece öncekilerden nakledilen bir büyüdür. Bu yalnızca bir insan sözüdür.”
|
| Bekir Sadak |
Sonra kaslarini catti, suratini asti;
|
| Celal Yıldırım |
Sonra kaşını çatıp yüzünü ekşitti.
|
| Cemal Külünkoğlu |
Sonra (söyleyecek söz bulamayınca) suratını astı ve kaşlarını çattı.
|
| Diyanet İşleri (eski) |
Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;
|
| Diyanet Vakfi |
(21-25) Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»
|
| Edip Yüksel |
Sonra surat astı, kaşlarını çattı.
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı
|
| Erhan Aktaş |
Sonra kaşlarını çatıp surat astı!
|
| Gültekin Onan |
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
|
| Hakkı Yılmaz |
18-25 Şüphesiz o, düşündü ve ölçü koydu. – Artık o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu! Yine o mahvoldu. Nasıl bir ölçü koydu!– Sonra baktı. Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı. Sonra, arkasını döndü ve böbürlendi de: “Bu, söylenti
hâlinde gelen bir büyüden başka bir şey değil. Bu, beşer sözünden başka bir şey değil” dedi.
|
| Harun Yıldırım |
Sonra surat astı ve yüzünü ekşitti.
|
| Hasan Basri Çantay |
Sonra (ümîdsizliğinden ve öfkesinden) kaşlarını çatdı, suratını asdı.
|
| Hayrat Neşriyat |
Sonra (Kur’ân’ın hakikatini o da anladı da inâdî küfründen) kaşlarını çattı ve suratını astı.
|
| İbni Kesir |
Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Sonra da kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti.
|
| Kadri Çelik |
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
(21-22) Üstünkörü baktı sonra, ardından kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti, böyle bir haller.
|
| Mehmet Okuyan |
Sonra surat(ını) astı, kaş(larını) çattı.
|
| Muhammed Celal Şems |
Sonra kaşlarını çattı ve suratını astı.
|
| Muhammed Esed |
sonra kaşlarını çatarak dik dik süzer,
|
| Mustafa Çevik |
16-29 Gerçeğe davetten inatla yüz çevirip muttakilere karşı büyüklük taslayıp
düşmanca davranan, Kur’an âyetlerine büyücü bir insanın sözleri diyerek itibar etmeyen, kendine göre ölçüp biçen kahrolası kimseleri çok sarp ve azap veren bir yokuşa süreceğim. Onları âhirette de çetin bir cehennem ateşine sokacağım, cehennem
ateşinin şiddetini bunlar hiç düşünüp hayal bile edemezler. O kavurucu ateş, insanı
ne öldürür ne de diri bırakır, bitip tükenmeyen bir azap verir, dünyada iken Allah’a
nankörlük etmesinin, başkaldırmasının bedelini ödetir.
|
| Mustafa İslamoğlu |
ardından surat astı ve rengi attı.
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
(22-23) Sonra kaşını çattı, suratını astı. Sonra gerisine döndü ve böbürlendi.
|
| Ömer Öngüt |
Sonra suratını astı, kaşlarını çattı.
|
| Şaban Piriş |
Sonra kaşlarını çatıp, surat astı.
|
| Sadık Türkmen |
Sonra suratını astı ve kaşlarını çattı.
|
| Seyyid Kutub |
Sonra suratını astı ve kaşlarını çattı.
|
| Suat Yıldırım |
Derken suratını astı, kaşlarını çattı...
|
| Süleyman Ateş |
Sonra surat astı, kaşlarını çattı,
|
| Süleymaniye Vakfı |
Sonra kaşlarını çattı, suratını astı;
|
| Tefhim-ul Kuran |
Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
|
| Ümit Şimşek |
Sonra kaşını çattı, suratını astı.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Sonra yüzünü buruşturdu, kaşlarını çattı.
|