| Abdulbaki Gölpınarlı |
Fakat imkânı yok; şüphe yok ki cehennem alev alev yanmadadır.
|
| Abdullah Parlıyan |
Ama hayır! Kurtulmak ne mümkün, onu alev saçan bir ateş beklemektedir.
|
| Adem Uğur |
Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem) alevlenen bir ateştir.
|
| Ahmed Hulusi |
Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza'dır (dumansız alev).
|
| Ahmet Tekin |
Ne mümkün! Cehennem inkâr edenleri, suçluları yakarak alevlenmektedir.
|
| Ahmet Varol |
Hayır. Doğrusu o şiddetle yanan bir ateştir.
|
| Ali Bulaç |
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:
|
| Ali Fikri Yavuz |
Hayır (Allah onu azabdan kurtarmaz). Çünkü, o cehennem alevli bir ateştir.
|
| Ali Ünal |
Ama ne mümkün! O, alev alev yanar bir ateştir,
|
| Bayraktar Bayraklı |
Hayır, hayır; o cehennem, alevli bir ateştir.
|
| Bekir Sadak |
(15-18) Hayir, olmaz... Orada sirtini cevirip yuzgeri edeni, malini toplayip kimseye hakkini vermeden saklayani cagiran, deriyi soyup kavuran, alevli ates vardir.
|
| Celal Yıldırım |
Hayır (bu mümkün değil), doğrusu Cehennem alev alev köpürüp duran yerdir..
|
| Cemal Külünkoğlu |
Hayır, (hiçbiri kabul edilmeyecek). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir.
|
| Diyanet İşleri (eski) |
(15-18) Hayır, olmaz... Orada sırtını çevirip yüzgeri edeni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.
|
| Diyanet Vakfi |
Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem) alevlenen bir ateştir.
|
| Edip Yüksel |
Hayır, o alevli ateştir.
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Hayır, çünkü o salgın bir lezâ,
|
| Erhan Aktaş |
Hayır! Hayır! O alev alev yanan ateştir;
|
| Gültekin Onan |
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir.
|
| Hakkı Yılmaz |
(15-18) Kesinlikle o suçlunun düşündüğü gibi değil! O, sırtını dönen ve yüz çevireni, toplayıp da kasada yığanı çağıran, kavurup soyan, alevlenen bir ateştir.
|
| Harun Yıldırım |
Hayır, hayır; doğrusu o alevli bir ateştir,
|
| Hasan Basri Çantay |
Fakat ne mümkin! Çünkü o (ateş) (kâfirler için hazırlanmış) haalis alevdir,
|
| Hayrat Neşriyat |
(15-16) Hayır! Çünki o (ateş), derileri kavurup soyan, şiddetli bir alevdir!
|
| İbni Kesir |
Fakat ne mümkün, çünkü o; halis alevdir.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Hayır, asla! Muhakkak ki o (kurtulmak istediği), alev alev yanan ateştir.
|
| Kadri Çelik |
Hayır! (Böyle fidyeler kabul edilmez.) Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
(15-16-17) Ama imkan yok. Derileri kavurur soyar. Yüz çevireni, kaçanı çağırır.
|
| Mehmet Okuyan |
15-16 Hayır! Şüphesiz ki o (cehennem), derileri kavurup soyan alevli bir ateştir.
|
| Muhammed Celal Şems |
(15-16) Hayır, (öyle) değil! Şüphesiz o (azap, başın) derisini soyan, dumansız bir alevdir.
|
| Muhammed Esed |
Ama hayır! (Onu bekleyen) tek şey alev saçan bir ateştir,
|
| Mustafa Çevik |
5-18 Ey Peygamber ve beraberindeki mü’minler! Siz müşrik ve kâfirlerin alaylı sözlerine, saldırılarına sabırla göğüs gerip, direnerek mücadelenize devam edin. Onların geleceğine inanmadıkları Kıyamet ve Hesap Günü, Bize göre yakındır. O Gün geldiğinde, gök erimiş maden gibi olacak, dağlar da atılmış yün misali uçuşup dağılacaklar ve hiçbir kimse bir yakınını, dostunu soracak durumda olmayacak, herkes kendi derdine düşecek, birbirlerini görmelerine rağmen, görmezden gelecekler. O Gün her müşrik ve kâfir kendi canını ateşin azabından kurtarmak için çocuğunu, eşini, kardeşini, dünyada iken sahiplendiği soyunu sopunu, herkesi ve neyi varsa hepsini fidye olarak vermeye çoktan razıdır, yeter ki kendini kurtarabilsin. İşte O Gün dünya hayatlarını hakikate sırt dönerek tamamlamış olanları hiç kimse, hiçbir güç derileri kavurup soyan o elemli ateş azabından kurtaramaz. O nankör ve zalimler, Allah’ın davetini umursamayıp, O’nun bahşettiği serveti biriktirip üstüne oturmuş, Rabbine şükredip rızasını kazanmak uğrunda infak etmekten uzak durmuşlardı. Cehennem onların hepsini kendine çağırıp içine çekecektir.
|
| Mustafa İslamoğlu |
Fakat ne mümkün! (Onu bekleyen) dediğini çarpan tarifsiz bir alevdir;
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
(15-16) Hayır. Asla. Şüphe yok ki o bir mühim ateştir. Nâsın derisi için bir soyup dağıtıcıdır.
|
| Ömer Öngüt |
Fakat ne mümkün! O cehennem, alevlenen bir ateştir.
|
| Şaban Piriş |
Asla, şüphesiz O, alev almıştır.
|
| Sadık Türkmen |
Hayır hayır! Doğrusu o, alevlenen/yalın bir ateştir;
|
| Seyyid Kutub |
Hayır! O alevden bir ateştir.
|
| Suat Yıldırım |
Lâkin ne mümkün! O cehennem alev alev yanan bir ateştir.
|
| Süleyman Ateş |
Hayır! O (ateş), alevlenen bir ateştir.
|
| Süleymaniye Vakfı |
Hepsi boş! Cehennem alevler saçar,
|
| Tefhim-ul Kuran |
Hayır; (böyle fidyeler kabul edilmez.) Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir:
|
| Ümit Şimşek |
Heyhat! O alev alev yanan ateştir.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Hayır, hayır! O, alevlenen bir ateştir.
|