| Abdulbaki Gölpınarlı |
Sen yapış sana vahyedilene, şüphe yok ki doğru yoldasın sen.
|
| Abdullah Parlıyan |
Sen sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Çünkü sen dosdoğru bir yoldasın.
|
| Adem Uğur |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.
|
| Ahmed Hulusi |
Sana vahyolunana sıkı sarıl! Muhakkak ki sen doğru yol üstündesin!
|
| Ahmet Tekin |
Öyleyse sen, sana vahyedilene, Kurân’a sarıl. Sen doğru, muhkem ve güvenli yolda yürümeye, görevini yapmaya, İslâm’ı yaşamaya, yaşatmaya memursun.
|
| Ahmet Varol |
Şu halde sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Muhakkak ki sen dosdoğru yol üzeresin.
|
| Ali Bulaç |
Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Ali Fikri Yavuz |
Onun için sen, hemen sana vahyedilen Kur’an’a yapış (onunla amel et). Şübhesiz ki sen, doğru bir yol üzerindesin.
|
| Ali Ünal |
O halde sen, sana vahyedilen (Kur’ân’a) sımsıkı sarıl. Hiç şüphesiz sen, her hususta dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Bayraktar Bayraklı |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Şüphesiz sen dosdoğru yoldasın.
|
| Bekir Sadak |
Sana vahyolunana saril, sen, suphesiz dogru yol uzerindesin.
|
| Celal Yıldırım |
Artık sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru yol üzerindesin.
|
| Cemal Külünkoğlu |
Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.
|
| Diyanet İşleri (eski) |
Sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin.
|
| Diyanet Vakfi |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.
|
| Edip Yüksel |
Sana vahyedilene sarıl; çünkü sen doğru yoldasın.
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin
|
| Erhan Aktaş |
Öyleyse sen, sana vahyedilene sarılmaya bak. Kuşkusuz sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Gültekin Onan |
Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Hakkı Yılmaz |
Öyleyse sen, sana vahyedilene sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Harun Yıldırım |
O halde sana vahyolunana kuvvetle sarıl. Çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Hasan Basri Çantay |
Binâen'aleyh sen, sana vahyolunan (Kur'an) a kuvvetle sarıl. Muhakkak ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Hayrat Neşriyat |
Artık, sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| İbni Kesir |
Sen; sana vahyolunana sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Artık sana vahyedilene sarıl. Muhakkak ki sen, Sıratı Mustakîm üzerindesin.
|
| İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu |
Sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen dosdoğru yol üzerindesin.
|
| Kadri Çelik |
O halde sen, sana vahyedilene sımsıkı tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol üzerindesin.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
Ubudiyetinle sen, sana vadedilen şeye sımsıkı sarıl. Sen dosdoğru bir yol üzerindesindir.
|
| Mehmet Okuyan |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Elbette sen doğru yoldasın.
|
| Muhammed Celal Şems |
Öyleyse sana vahiy olunanı sımsıkı tut. Sen kesinlikle doğru yol üzerindesin.
|
| Muhammed Esed |
Öyleyse sana vahyedilmiş olan her şeye sımsıkı sarıl; çünkü sen dosdoğru bir yoldasın;
|
| Mustafa Çevik |
40-44 Ey Peygamber! Sen gerçeği duymak istemeyene duyuramaz; görmek istemeyene de gösteremezsin. Sen, müşrik ve kâfir kalmak için inatla direneni asla doğru yola getiremezsin. Biz senin dünya hayatına son verip, onların içinden çekip alsak da almasak da onları mutlaka hak ettikleri azaba çarptırır ve intikam alırız. Sen, sana vahyolunan Kur’an’ın davetine sımsıkı sarıl. Çünkü ancak böylece doğru yolda olabilirsin. Kur’an (zikir) ile davet edilen hayat, senin ve kavmin için şeref, itibar ve güç kaynağıdır. İyi bilin ki günü gelince hepiniz buna uyup uymadığınızdan dolayı hesaba çekileceksiniz.
|
| Mustafa İslamoğlu |
Şu halde sana vahyedilene sımsıkı sarıl: çünkü sen dosdoğru bir yol üzeresin.
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
(42-43) Yahut onlara vaadettiğimizi sana göstereceğizdir. Çünkü Biz, muhakkak ki onların üzerlerine muktedirleriz. Artık sen, sana vahyolunmuş olana kuvvetle sarıl. Şüphe yok ki, sen bir doğru yol üzerindesin.
|
| Ömer Öngüt |
Resulüm! Sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
|
| Şaban Piriş |
Sen, sana vahyolunana sımsıkı tutun. Çünkü sen, dosdoğru bir yol üzerindesin!
|
| Sadık Türkmen |
Öyleyse sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl/gereğini yerine getir. Çünkü sen, dosdoğru bir yoldasın.
|
| Seyyid Kutub |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Zira sen, dosdoğru yoldasın.
|
| Suat Yıldırım |
O halde sen sana vahyedilen buyruklara sımsıkı sarıl, muhakkak ki sen dosdoğru yoldasın.
|
| Süleyman Ateş |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl, çünkü sen doğru yoldasın.
|
| Süleymaniye Vakfı |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Çünkü sen doğru yoldasın.
|
| Tefhim-ul Kuran |
Şu halde sen, sana vahyedilene sımsıkı tutun; çünkü sen dosdoğru olan bir yol üzerindesin.
|
| Ümit Şimşek |
Sana vahyolunana sımsıkı sarıl. Çünkü sen dosdoğru bir yoldasın.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
|