| Abdulbaki Gölpınarlı |
Sonra da onu tamamlamıştır, ona kabiliyet vermiştir ve ona rûhundan üfürmüştür ve size kulak, gözler ve gönüller halketmiştir; ne de az şükredersiniz.
|
| Adem Uğur |
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Ahmed Hulusi |
Sonra onu (beyini, Esmâ mânâlarını açığa çıkaracak şekilde) tesviye etti (nöronların Esmâ özelliklerini açığa çıkartacak dalga boylarını değerlendirecek şekilde oluşturulması) ve onda kendi ruhundan nefhetti (nefh = üfleme içten dışadır; nefholan yani içten dışa yani beynin data boyutundan açığa çıkarılan Esmâ mânâlarının özellikleridir ki, varlık âlemindeki "Allâh'ın ruhu" diye işaret edilen de budur Allâhu âlem). . . Sizin için sem' (algılama), basarlar (gözler - görme) ve FUADLAR (Esmâ mânâ özelliklerini beyne yansıtıcılar - kalp nöronları) oluşturdu. . . Ne az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)!
|
| Ahmet Tekin |
Bir de, onu yaratılış amacına uygun olarak şekillendiren, rahmetiyle var ettiği düzenin bir bölümü olan ruhundan nûrânî dalgalar halinde onun bütün hücrelerine ruh yayarak hayat veren, onu bilinçlendiren, sizin için kulaklar, gözler, akıllar ve kalpler planlayıp yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
|
| Ahmet Varol |
Sonra onu düzenli bir şekle soktu ve içine kendi ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. Çok az şükrediyorsunuz!
|
| Ali Bulaç |
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
|
| Ali Fikri Yavuz |
Sonra Allah onu (şeklini) düzeltip tamamladı ve bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar, gözler, kalbler yarattı. (Allah’ın size verdiği nimetlere karşı), şükrünüz pek az!...
|
| Ali Ünal |
Sonra da ona, (döllendiği ana rahminde) en uygun, en dengeli şekli verdi ve Kendi Ruhu’ndan üfledi; ve sizin için işitme duyusu, gözler ve (kalbin merkezinde) iç idrak lâtifeleri var etti. Ne de az şükrediyorsunuz!
|
| Bayraktar Bayraklı |
Sonra ona güzel bir şekil verip kendi ruhundan üflemiştir. Size kulaklar, gözler ve kalpler vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Bekir Sadak |
(7-9) Yarattgi her seyi guzel yaratan, insani baslangicta camurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayagi bir suyun ozunden yapan, sonra onu sekillendirip ruhundan ona ufleyen Allah'tir. Size kulaklar, gozler, kalbler verilmistir. Oyleyken, pek az sukrediyorsunuz.
|
| Celal Yıldırım |
Sonra da düzeltip kılığına soktu ve kendi ruhundan ona üfledi de (böylece) size işiten kulaklar, gören gözler, anlayan kalbler var kıldı. Buna rağmen ne de az şükrediyorsunuz!
|
| Diyanet İşleri (eski) |
(7-9) Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz.
|
| Diyanet Vakfi |
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Edip Yüksel |
Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz
|
| Erhan Aktaş |
Sonra onu düzenledi ve ona ruhundan üfledi1. Size duyma yetisi, görme yetisi ve fuad2 verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
1- Ruh, esas itibarıyla “can” demektir. Ruh sözcüğü; “can”, vücuda hayat veren cevher” demektir. Ne var ki Kur’an, ruh sözcüğünü vahiy anlamında kullanmaktadır. Zira vahiy, insana ve topluma hayat vermekte, insana ve topluma düzen vererek onları canlı ve diri tutmakta; onlara en iyi yaşantıyı sağlamanın yolunu göstermektedir. Ruh üfürme,” bilgi ile bilgilendirmek demektir. Ruh üflenmesi, mecazi(değişmeceli) bir anlatımdır. Allah’ın gönderdiği vahiyle insana yol göstermesi, verdiği bilgi ile adeta ona hayat vermesi, onu en doğru şekilde yaşamaya yönlendirmesi anlamına gelmektedir. Ruh; diriltici, hayat verici, yol gösterici bilgiyi; üflemek te o bilginin aktarılması demektir. 2- “Fuad” sözcüğüne gönül veya kalp olarak anlam verilmektedir. Oysaki bu ve daha pek çok ayette yer alan ve “kalp” veya “gönül” olarak çeviriye konu olan “fuad” sözcüğü; kavramanın, idrak etmenin, düşünmenin, akletmenin organı, merkezi anlamındadır. Ayrıca gönül, yararlı olmak, bir şeye ilgi duymak ve sorumlu olmak gibi anlamları da bulunmaktadır.
|
| Gültekin Onan |
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve yürekler (efideh) var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
|
| Hakkı Yılmaz |
Sonra onu düzeltip bir biçime soktu ve onu bilgilendirdi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Sahip olduğunuz nimetlerin karşılığını ne de az ödüyorsunuz?
|
| Harun Yıldırım |
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Hasan Basri Çantay |
Sonra onu düzeltib tamamladı. İçine ruuhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller yaratdı. Ne az şükredersiniz?
|
| Hayrat Neşriyat |
Sonra onu (insan sûretinde) düzeltip içine kendi (yarattığı) rûhundan üfledi; hem sizin için kulaklar, gözler ve kalbler yaptı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Hayrat Neşriyat |
Sonra onu (insan sûretinde) düzeltip içine kendi (yarattığı) rûhundan üfledi; hem sizin için kulaklar, gözler ve kalbler yaptı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| İbni Kesir |
Sonra onu düzeltip tamamlamış ve ruhundan ona üflemiştir. Size de kulaklar, gözler ve kalbler vermiştir. Ne de az şükrediyorsunuz.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
En son onu düzeltip bir biçime soktu ve ona ruhundan üfledi. Verdi size kulak, göz ve gönüller.
|
| Mehmet Okuyan |
Sonra onu şekillendirmiş, ona rûhundan üflemiştir. Sizin için işitme (duyusu), gözler ve kalpler yaratmıştır. Ne kadar da azınız şükrediyor!
|
| Muhammed Celal Şems |
Sonra onu (en olgun kuvvetlerle) tamamladı ve ona Kendi ruhundan üfledi. Sizin için kulaklar, gözler ve yürekler var etti. Ancak siz hiç şükretmezsiniz.
|
| Muhammed Esed |
sonra ona (yaratılış) amacına uygun bir şekil verip Kendi ruhundan üfler; ve (böylece, ey insanoğlu,) sizi hem işitme ve görme (melekeleri) hem de düşünce ve duygularla donatır, (Buna rağmen) ne kadar da az şükrediyorsunuz!
|
| Mustafa Çevik |
7-10 Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde ve yerli yerinde yaratmıştır. İnsanı da çamurdan yaratmaya başlamış, sonra onu özü su olan bir tohuma döndürüp, insan neslinin üremesinin yasasını ona bağlamıştır. Ardından da onu yaratılışının amacını gerçekleştirecek organlarla donatıp, şeklini verip yarattığı ruhtan üfledi (fıtrat nakşetti). Sizin için görecek gözler, gerçekleri işitecek kulaklar ve düşünüp de gerçeği akledip hissedebilecek kalpler yaratan Allah’a ne kadar azınız şükrediyorsunuz? İnsanların çoğu Allah’ın yarattığı bunca nimetleri görmelerine, O’nun ilmine ve kudretine şahit olmalarına, gerçekleri duymalarına rağmen akıllarını kullanıp da, Allah’ın insanı ölümünden sonra yeniden diriltebileceğini düşünmüyorlar. Onlar aslında buna inanmamakla Allah’a hesap vermekten kurtulabileceklerini sanıyorlar.
|
| Mustafa İslamoğlu |
Daha sonra onu yaratılış amacını gerçekleştirecek bir donanıma sahip kılarak Kendi ruhundan üflemiştir; derken sizi hem işitme ve görme, hem de duygu ve düşünce yetenekleriyle donatmıştır: ne kadar da azınız şükrediyor.
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
Sonra onu düzeltti ve içerisine ruhundan üfürdü ve sizin için işitmeyi ve gözleri ve gönülleri yarattı. Pek az şükredersiniz.
|
| Ömer Öngüt |
Sonra onu düzeltip tamamladı. İçine ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!
|
| Şaban Piriş |
Sonra ona şekil verip, canlandırdı. Size kulak, gözler ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
|
| Sadık Türkmen |
Sonra onu şekillendirdi ve (insanlar için yarattığı) ruhtan üfledi (ruhlarını bedenlerine giydirdi). Sizin için kulaklar (işitme özelliği), gözler (görme özelliği) ve kalpler (duygusal zekalar) var etti. Ne de az şükrediyorsunuz!
|
| Seyyid Kutub |
Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
|
| Suat Yıldırım |
Sonra ona en uygun şeklini verdi, ona ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!
|
| Süleyman Ateş |
Sonra ona biçim verdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve sizin için kulak(lar), gözler ve gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Süleymaniye Vakfı |
Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş[*]; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!
[*] Ruh, Allah’ın emrinin içeriğidir.(Bkz:İsra 17/85). Ruhun bedene üflenmesi (sokulması) ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiret(uzak görüşlülük), dinleme (söz yoluyla bilgi aktarımı) ve gönül (duygusal / ruhsal yapı) özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme (bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet) özellikleri yoktur. Ayrıca gönül (duygusal yapı) de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası ‘fuad’ olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir. Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe’de “RUH BİLİMİ”, İngilizce’de “PSYCHOLOGY (psikoloji)” olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe’de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden (İngilizcesi psychic: ruhsal,ruhani) vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur’an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi (zikir) içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması (takva) olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur’an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur’an bilgisinin (zikirin) hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur’an’ın da bir ruh olduğunu (Şura 42/52), ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu (Yunus 10/5) bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur’an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir. Ruh ve can’nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42’dir. .
|
| Tefhim-ul Kuran |
Sonra da onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne kadar az şükrediyorsunuz?
|
| Ümit Şimşek |
Sonra ona güzel ve düzgün bir biçim verdi ve ruhundan üfledi. Böylece size kulaklar, gözler, kalpler verdi. Fakat ne kadar az şükrediyorsunuz!
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Sonra ona bir biçim verdi ve onun içine kendi ruhundan üfledi. Sizin için, işitme gücü, gözler ve gönüller vücuda getirdi. Ne kadar da az şükredersiniz!
|