| Abdulbaki Gölpınarlı |
Ve gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Abdullah Parlıyan |
Ağlıyacağınız yere gülüyorsunuz.
|
| Adem Uğur |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
|
| Ahmed Hulusi |
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz!
|
| Ahmet Tekin |
Bu sözlere mi alay yollu gülüyor da, ağlamıyorsunuz?
|
| Ahmet Varol |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
|
| Ali Bulaç |
(Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Ali Fikri Yavuz |
Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alay edib eğleniyorsunuz da felâketinize ağlamıyorsunuz.)
|
| Ali Ünal |
(Zulüm ve isyanınızdan, günahlarınızdan dolayı ağlamanız gerekirken), hep gülüyor, hiç ağlamıyorsunuz.
|
| Bayraktar Bayraklı |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
|
| Bekir Sadak |
Guluyorsunuz...Aglamiyorsunuz.
|
| Celal Yıldırım |
Gülüyorsunuz ve (fakat) ağlamıyorsunuz.
|
| Cemal Külünkoğlu |
(59-61) Şimdi siz bu söze (Kur'an'a) mı şaşırıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz! Gaflet içinde eğlenip duruyorsunuz!
|
| Diyanet İşleri (eski) |
Gülüyorsunuz...Ağlamıyorsunuz.
|
| Diyanet Vakfi |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
|
| Edip Yüksel |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
|
| Erhan Aktaş |
Ağlanacak halinize gülüyorsunuz.
|
| Gültekin Onan |
(Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Hakkı Yılmaz |
Ve gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
|
| Harun Yıldırım |
Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Hasan Basri Çantay |
Ve (istihza ederek) gülüyorsunuz, (günâhlarınıza) ağlamıyorsunuz?
|
| Hayrat Neşriyat |
(59-60) Şimdi (siz) bu sözden mi (Kur’ân’dan mı) şaşıyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
|
| İbni Kesir |
Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Ve siz gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Kadri Çelik |
(Alaylı) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz?
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
(59-60) Cevherli söze (Kur'an'a) mı şaşıyorsunuz? Gülüyorsunuz da, ağlamıyorsunuz sizler!.
|
| Mehmet Okuyan |
Gülüyorsunuz; ağlamıyorsunuz.
|
| Muhammed Celal Şems |
Gülüyorsunuz (da) ağlamıyorsunuz.
|
| Muhammed Esed |
Ağlayacağınıza gülüyorsunuz;
|
| Mustafa Çevik |
59-62 Uyarılmakta olduğunuz son ile karşılaşmadan önce, size yapılan davetin
önemini kavrayıp başınıza geleceklere üzüleceğiniz yerde, önemsemeyip, gülüp, eğlenmeye devam ediyorsunuz. Hiç olmazsa bundan sonra aklınızı kullanıp Allah’ın davetine yönelin.
|
| Mustafa İslamoğlu |
Ve dahi ağlanacak halinize gülüyorsunuz?
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
(59-60) Şimdi siz bu kelâmdan mı teaccüb ediyorsunuz? Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
|
| Ömer Öngüt |
Gülüyorsunuz. . . Ağlamıyorsunuz!
|
| Şaban Piriş |
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz?!
|
| Sadık Türkmen |
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.
|
| Seyyid Kutub |
Onu dinlerken ağlayacağınıza gülüyorsunuz, öyle mi?.
|
| Suat Yıldırım |
(59-62) Şimdi siz bu söze mi şaşırıyorsunuz? Hep gülüyorsunuz, ama ağlamıyorsunuz. Üstelik kafa tutuyor, oyalanıyorsunuz. Haydi artık (bırakın bu gafleti de) Allah’a secde ve ibadet edin!
|
| Süleyman Ateş |
Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
|
| Süleymaniye Vakfı |
Ağlayacağınıza gülüyor musunuz?
|
| Tefhim-ul Kuran |
(Alaylı) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
|
| Ümit Şimşek |
Ağlamıyor, gülüyorsunuz.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
|