| Abdulbaki Gölpınarlı |
Ve ey kavmim, ne oluyor bana da ben sizi kurtuluşa çağırmadayım, halbuki siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Abdullah Parlıyan |
Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde, siz beni ateşe çağırırsınız?
|
| Adem Uğur |
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Ahmed Hulusi |
"Ey halkım. . . Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nâr'a davet ediyorsunuz!"
|
| Ahmet Tekin |
'Ey kavmim, niçin yaptığınızın farkına varmıyorsunuz? Siz beni ateşe, cehenneme davet ederken, ben sizi kurtuluşa davet ediyorum.'
|
| Ahmet Varol |
Ey kavmim! Ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde neden siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
|
| Ali Bulaç |
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
|
| Ali Fikri Yavuz |
Ey kavmim! Başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa (cennete) davet ediyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz;
|
| Ali Ünal |
“Ey halkım! Bir düşünseniz, ben sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni Ateş’e çağırıyorsunuz.
|
| Bayraktar Bayraklı |
“Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum; siz beni ateşe çağırıyorsunuz.”
|
| Bekir Sadak |
«Ey milletim! Nedir basima gelen? Ben sizi kurtulusa cagiriyorum, siz beni atese cagiriyorsunuz.»
|
| Celal Yıldırım |
Ey milletim ! Ne tuhaftır ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe davet ediyorsunuz!
|
| Cemal Külünkoğlu |
“Ey kavmim! Nedir bu başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz!”
|
| Diyanet İşleri (eski) |
'Ey milletim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.'
|
| Diyanet Vakfi |
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Edip Yüksel |
“Ey halkım, neden ben sizi kurtuluşa çağırırken siz beni ateşe çağırıyorsunuz?“
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
Hem ey kavmim! Neye ben sizi halâsa da'vet ederken siz beni ateşe da'vet ediyorsunuz?
|
| Erhan Aktaş |
Ey halkım! “Ne gariptir ki siz beni ateşe, ben ise sizi kurtuluşa çağırıyorum!”
|
| Gültekin Onan |
"Ey kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
|
| Hakkı Yılmaz |
(38-44) Yine iman etmiş olan o kimse: “Ey toplumum! Bana uyun ki size akıllı olmanın yoluna kılavuzluk edeyim. Ey toplumum! Bu bayağı hayat ancak geçici bir kazanımdır. Âhiret ise kesinlikle durulacak yurdun ta kendisidir. Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Ve erkek veya kadın, her kim mü’min olarak düzeltmeye yönelik iş işlerse, artık onlar, orada hesapsızca rızıklanmak üzere cennete girerler.” Yine: “Ey toplumum! Bana ne oluyor ki, siz beni ateşe davet ediyorken ben sizi kurtuluşa davet ediyorum! Siz, beni, Allah'a inanmamaya ve benim için hiç bilgi olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum. Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni kendisine davet ettiğiniz şey, dünya ve âhirette kendisine bir çağrı olmayan şeydir. Ve şüphesiz dönüşümüz Allah'adır. Ve şüphesiz sınırı aşanlar, cehennem ashâbının ta kendileridir. Artık siz benim, sizin için söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ve ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını en iyi görendir” dedi.
|
| Harun Yıldırım |
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Hasan Basri Çantay |
«Ey kavmim, benim (karşılaşdığım) bu hal nedir? (Çünkü) ben sizi kurtuluşa da'vet ediyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz»!
|
| Hayrat Neşriyat |
'Ey kavmim! Bu hâlim nedir ki, (ben) sizi kurtuluşa da'vet ediyorum; hâlbuki (siz)beni ateşe çağırıyorsunuz?'
|
| İbni Kesir |
Ey kavmim; bana ne oluyor ki, sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni; ateşe çağırıyorsunuz.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Ve ey kavmim! Benim için nasıl bir hal ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum ve siz, beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Kadri Çelik |
“Ey Kavmim! Bana ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.”
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
"İyi şeye kurtuluşa, sizi çağırdığım halde, neden siz beni ateşe çağırırsınız Ey kavmim," (der)
|
| Mehmet Okuyan |
Ey kavmim! Siz beni ateşe çağırıyorken ben sizi kurtuluşa çağırıyorum.
|
| Muhammed Celal Şems |
“Ey kavmim! Benim durumum ne kadar tuhaftır? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum. Siz (ise,) beni Cehennem’e çağırıyorsunuz.”
|
| Muhammed Esed |
Ey kavmim! Nasıl olur da ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırırsınız?
|
| Mustafa Çevik |
38-44 Firavun’un bu alaycı tutumundan sonra hanedandan mü’min olmayı seçmiş olan kimse ise şöyle dedi: “Ey kavmim! Gelin sizler de bana uyun, beni takip ederek yaratılış sebebimiz olan hayat nizamına yönelin ki doğru yolu bulmuş olasınız. Ey kavmim! Unutmayın ki bu dünya hayatı geçici hazlardan ve metadan ibarettir. Âhiret ise ebedi hayatın yurdudur. Kim bir kötülük yaparsa yaptığına karşılık olarak cezası tam olarak verilecektir. Kim de mü’min olarak bir iyilik yaparsa, -kadın olsun erkek olsun- orada sınırsız ve tarifsiz güzellikte nimetlere kavuşacaktır. “Ey kavmim! Ben sizi kurtuluşa, mutluluğa, doğru olana çağırırken; sizin de beni, Firavun’u Rab ve ilah edinmeye böylece de cehennem ateşine çağırıyor olmanız anlaşılır gibi değil. Elinizde hiçbir bilgi ve deliliniz olmadığı halde siz benim Firavun’u hayatımız üzerinde hükümler koymaya yetkili birisi olarak kabul etmemi istiyorsunuz. Oysa Allah kulları üzerinde kendisinden başkasına hüküm koyma yetkisi vermemiştir. Ben sizi ilmi ve kudreti sonsuz, mutlak üstün ve yüce olan, tevbe edip doğruya yönelenlere karşı da çok merhametli ve bağışlayıcı olan Allah’ın daveti hayat nizamına uymaya davet ediyorum. Oysa siz, beni Firavun’u ilah edinip cehennemi hak edenlerden olmaya çağırıyorsunuz. Şu gerçeği aklınızdan hiç çıkarmayın; sonunda hepimizin varacağımız yer Allah’ın huzurudur. O’na sırtını dönenlerin yeri cehennem olacaktır. İşte O Gün geldiğinde bu söylediklerimin ne kadar gerçek ve değerli olduğunu görüp anlayacaksınız. Ben kendimi Allah’ın razı olacağı bir hayatı yaşamaya adıyorum. Şüphesiz Allah kullarını görüp gözetmektedir.”
|
| Mustafa İslamoğlu |
"Ey kavmim! Nasıl oluyor da ben sizi kurtuluşa çağırırken siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
«Ve ey kavmim! Benim için ne var ki, ben sizi necâta dâvet ediyorum ve siz beni ateşe dâvet ediyorsunuz?»
|
| Ömer Öngüt |
"Ey kavmim! Bu başıma gelen nedir? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz!"
|
| Şaban Piriş |
-Ey halkım, ben sizi kurtuluşa çağırırken, ne diye siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Sadık Türkmen |
Ey kavmim! Bu haliniz nedir, ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Seyyid Kutub |
Ey kavmim! Neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?
|
| Suat Yıldırım |
"Ey benim (sevgili) milletim, nedir bu başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa dâvet ederken, siz tutup beni ateşe çağırıyorsunuz!"
|
| Süleyman Ateş |
"Ey kavmim, neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?"
|
| Süleymaniye Vakfı |
Ey halkım! Ne oluyor? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Tefhim-ul Kuran |
«Ey Kavmim, ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırmaktayken, siz beni ateşe çağırmaktasınız.»
|
| Ümit Şimşek |
'Ey kavmim, bu nasıl bir hal ki, ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
"Ey toplumum! Sebep ne ki; ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağıryorsunuz."
|