| Abdulbaki Gölpınarlı |
Bu iki bağ, dâimâ mahsûl verirdi, veriminde noksan bulunmazdı, iki bağın arasında da bir ırmak akıtmıştık.
|
| Abdullah Parlıyan |
Bu iki bağ daima mahsül verirdi, veriminde de noksan bulunmazdı. İki bağın arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Adem Uğur |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
| Ahmed Hulusi |
Bağların her ikisi de yemişlerini vermiş, ondan hiçbir şeyi noksan bırakmamış. . . İki bağın ortasından bir de nehir fışkırtmışız.
|
| Ahmet Tekin |
İki bağın, ikisi de, ürünlerini, meyvalarını vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmıştık.
|
| Ahmet Varol |
Her iki bağ da ürününü vermiş ve ondan bir şeyi eksik bırakmamıştı. Aralarından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
| Ali Bulaç |
İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.
|
| Ali Fikri Yavuz |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiç bir şeyi noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız.
|
| Ali Ünal |
Her iki bağ da (hurma ağaçları ve ekinle birlikte) ürününü verdi, hem de hiç eksiksiz; ve o iki bağın arasında bir de ırmak akıttık.
|
| Bayraktar Bayraklı |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
| Bekir Sadak |
Her iki bahce de urunlerini vermislerdi, hicbir seyi de eksik birakmamislardi. Ikisinin arasindan bir de irmak akitmistik.
|
| Celal Yıldırım |
O iki bağ da yemişlerini verdi, hiçbir şey eksik bırakmadı ve ikisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Cemal Külünkoğlu |
Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık.
|
| Diyanet İşleri (eski) |
Her iki bahçe de ürünlerini vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Diyanet Vakfi |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
| Edip Yüksel |
Aralarına bir ırmak yerleştirdiğimiz için, her iki bağ da yemişini hiç esirgemeden cömertçe vermişti.
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şey noksan bırakmamış, ikisinin ortasından bir de nehir akıtmışız
|
| Erhan Aktaş |
İki bahçenin ikisi de hiçbir şey eksik bırakmadan meyvelerini verdi. Ve aralarında bir nehir akıttık.
|
| Gültekin Onan |
İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir nehir fışkırtmıştık (feccerna).
|
| Hakkı Yılmaz |
Her iki bahçe de, hiçbir şeyi eksik bırakmaksızın, ürünlerini verdiler. Aralarında da ırmak yardık/akıttık.
|
| Harun Yıldırım |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak fışkırtmıştık.
|
| Hasan Basri Çantay |
Bu iki bağ (her sene aleddevam) mahsulünü vermiş, bundan bir şey'i eksik bırakmamışdı. Onların arasından bir de ırmak fışkırtmışdık.
|
| Hayrat Neşriyat |
Her iki bağ da yemişlerini vermiş ve ondan hiçbirini eksik bırakmamıştı; ikisinin (o iki bahçenin) arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| İbni Kesir |
Her iki bahçe de ürünlerini vermişler ve hiç bir şeyi eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| İskender Evrenosoğlu |
İki bahçenin ikisi de meyvelerini verdi. Ve ondan bir şey eksik kalmadı. İkisinin arasından bir nehir akıttık.
|
| Kadri Çelik |
İki bağ da yemişlerini vermişti, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında da bir ırmak fışkırtmıştık.
|
| Mehmet Ali Eroğlu |
Elbet iki bağ mahsul verir ve hiç eksiği yoktur. Birde ırmak fışkırtmıştık
|
| Mehmet Okuyan |
O iki bağ da yemişlerini vermiş, hiçbirini eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de nehir fışkırtmıştık.
|
| Muhammed Celal Şems |
Her iki bağ (bol) meyve verirdi ve orada bir eksiklik (de) bulunmazdı. İkisinin arasında, bir (de) ırmak akıtmıştık.
|
| Muhammed Esed |
Bu her iki bahçe de beklenen ürünü veriyor, verimlerinde herhangi bir eksilme göstermiyorlardı; çünkü Biz her birinin içinden bir dere akıtmıştık.
|
| Mustafa Çevik |
32-41 Ey Peygamber! Allah’ın davetinden yüz çevirenlere, şu iki adamın dersler çıkarılması gereken kıssasını anlat, onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağlarının etrafını hurma ağaçlarıyla donatmış ve iki bağın arasında da ekinler yetiştirmiştik. Her iki bağda eksiksiz ürün veriyordu. Ayrıca bu iki bağın arasından bir de dere akıtmıştık. Dolayısıyla bahçelerinden bol bol ürün kaldırıp, bolluk içinde de yaşıyordu, derken bir gün komşusu olan arkadaşıyla konuşurken ona: “Benim malım mülküm seninkinden çok fazla, üstelik nüfuz ve itibar bakımından da, senden üstünüm.” diyerek gururlanıp, böbürlendi. Böyle düşünüp konuşarak kendine yazık eden bu adam, sonra da dönüp bahçesine bakarak arkadaşına, “Bu bahçemin, bağımın, bir gün kuruyup yok olacağına hiç ihtimal vermiyorum, Kıyamet denilen günün de gelip çatacağına inanmıyorum. Şayet böyle bir şey gerçek olur da yeniden diriltilip Rabbimin huzuruna çıkarılırsam, orada da bana bundan daha iyisinin verileceğinden eminim.” dedi. Bunun üzerine arkadaşı da ona: “Sen böyle konuşmakla, seni önce topraktan sonra da bir damla sudan yaratıp şeklini veren ve rızıklandıran Allah’a nankörlük etmiş olmuyor musun?” dedikten sonra da sözlerine şöyle devam etti: “Hâlbuki ben çok iyi biliyor ve inanıyorum ki senin de, benim de sahibi olduğumuzu söylediğimiz şeylerin gerçek sahibi Allah’tır. Yarattığı nimetlerin nasıl kullanılması gerektiğini bildiren O’dur ve O’ndan başka gerçek ilah yoktur. Sana kibrinden, nankörlüğünden dolayı da yazıklar olsun. Keşke bahçene girip çıkarken böbürlenip küstahlaşmak yerine, “Maşallah, Allah ne güzel yaratmış ve bana lütfetmiş, inşallah ben de O’nun razı olacağı gibi kullanıp, şükredenlerden olurum deseydin ve beni mal, mülk, evlat bakımından küçümsemeseydin daha iyi olurdu. Rabbim dilerse bana, senin bağından bahçenden daha hayırlısını verebileceği gibi dilerse senin bağına bahçene bir afet gönderip yerle bir de edebilir. Yahut bir daha asla bulup çıkaramayacağın biçimde bahçenin suyunu yerin dibine çekebilir.”
|
| Mustafa İslamoğlu |
Her iki bağ da kendilerinden beklenen ürünü veriyor, verimlilikte en küçük bir düşüş yaşanmıyordu: üstelik her iki bağın arasından bir de dere akıtmıştık.
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
O iki bağ da yemişlerini meydana getirmiş ve onlardan hiçbir şey noksan bırakmamıştı ve bunların arasında da bir ırmak akıtmıştık.
|
| Ömer Öngüt |
İki bağın ikisi de yemişlerini vermiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Şaban Piriş |
Her iki bahçe de ürünlerini vermiş, hiç bir şeyi eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından da bir ırmak akıtmıştık.
|
| Sadık Türkmen |
Her iki bağ da/bahçe de meyvelerini verdi, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Aralarından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Seyyid Kutub |
Bağlar meyvalarını cömertçe veriyorlar, hiçbir ürünlerini esirgemiyorlardı. İki bağ arasından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Suat Yıldırım |
Her iki bağ da meyvesini verdi, hiçbir şeyi eksik bırakmadı. O iki bağın arasında da bir ırmak akıttık.
|
| Süleyman Ateş |
Her iki bağ da yemişini vermiş, ondan hiçbir şey eksik etmemişti. Aralarından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Süleymaniye Vakfı |
Bağların ikisi de ürününü vermiş, hiçbir kusuru da yok. İkisinin arasından akıttığımız bir de ırmak var.
|
| Tefhim-ul Kuran |
İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiç bir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında da bir ırmak fışkırtmıştık.
|
| Ümit Şimşek |
Her iki bağ da hiçbir şeyi eksik bırakmadan ürününü veriyordu. Aralarından bir de ırmak akıtmıştık.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
İki bağ da yemişlerini vermiş o adamdan hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin ortasından bir de nehir fışkırtmışız.
|