1 |
Nûn, andolsun kâleme ve yazdıklarına.
|
2 |
Sen, Rabbinin nîmeti sâyesinde deli değilsin.
|
3 |
Ve sana, tükenmez, minnetsiz bir mükâfat var.
|
4 |
Ve şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlâka sâhipsin elbette.
|
5 |
Yakında sen de görürsün ve onlar da görürler.
|
6 |
Deliliğe uğramış hanginiz?
|
7 |
Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanı da daha iyi bilir ve o, doğru yolu bulanları da daha iyi bilir.
|
8 |
Artık yalanlayanlara itâat etme.
|
9 |
Onlara yumuşaklık göstermeni arzularlar, öyle hareket etsen onlar da yumuşaklık gösterirler.
|
10 |
Ve itâat etme çok yemin edenlerin, reyinde isâbet bulunmayanların hiçbirine.
|
11 |
Ayıp arayan, kovucu ve söz getirip götürücüyle.
|
12 |
Hayrı tamâmıyla meneden haddini aşmış suçluya.
|
13 |
Ayrıca da çirkin ve kötü huylu soysuza.
|
14 |
Mal mülk ve evlât sâhibi bile olsa.
|
15 |
Ona âyetlerimizi okuyunca eskilere âit masallar dedi.
|
16 |
Büyüyüp bir hortuma dönen burnuna, yakında bir damga vururuz.
|
17 |
Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sâhiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsûlü kesmeye ant içmişlerdi.
|
18 |
Ve Tanrı dilerse de dememişlerdi.
|
19 |
Halbuki bahçenin üstünde, Rabbinden gelen bir felâket dolaşmadaydı ki onlar uyuyorlardı.
|
20 |
Derken bahçe, bütün mahsûlü kesilip biçilmiş, kupkuru çorak bir yere, bir çöle dönmüştü.
|
21 |
Sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.
|
22 |
Mahsûlünüzü kesip devşirecekseniz erkence koşun, gidin.
|
23 |
Derken yola düştüler ve birbirlerine de gizlice diyorlardı ki.
|
24 |
Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza gelmesin sakın.
|
25 |
Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.
|
26 |
Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık.
|
27 |
Hayır dediler, biz mahrûm olup gitmişiz.
|
28 |
İçlerinden en iyileri, ben demedim miydi size dedi, mâbûdunuzu tenzîh etseniz ne olurdu.
|
29 |
Dediler ki: Şanı yücedir Rabbimizin, gerçekten de zâlimlerden olduk biz.
|
30 |
Birbirlerine dönerek birbirlerini kınamaya başladılar.
|
31 |
Yazıklar olsun bize dediler, gerçekten de azmışız biz.
|
32 |
Umulur ki Rabbimiz, onun yerine bize daha da hayırlısını verir, gerçekten de biz, Rabbimizi dilemede, ondan istemedeyiz.
|
33 |
İşte bunun gibidir azap ve elbette âhiret azâbı, daha da büyüktür bilirseniz.
|
34 |
Şüphe yok ki çekinenlere, Rableri katında Naîm cennetleri var.
|
35 |
Artık Müslümanları da suçlularla bir mi tutacağız?
|
36 |
Ne oldu size ki? Nasıl hükmediyorsunuz?
|
37 |
Yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz.
|
38 |
Orada, neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı?
|
39 |
Yoksa hükmü kıyâmete dek sürecek antlar mı ettik size, şüphe yok ki ne buyurursanız o olacak sizin için, diye?
|
40 |
Onlara sor, bunlara kefîl olan kimmiş içlerinden?
|
41 |
Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla.
|
42 |
O gün, işler güçleşir ve secdeye dâvet edilirler, derken güçleri yetmez.
|
43 |
Gözleri yere dikilir, üstlerine aşağılık çöker ve gerçekten de sağ esenken de secdeye dâvet edilmişlerdir de secde etmemişlerdi.
|
44 |
Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaş yavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çeker dururuz.
|
45 |
Ve onlara mühlet vermedeyim, fakat şüphe yok ki azâbım, pek kuvvetlidir.
|
46 |
Yoksa onlardan ücret istiyorsun da derken onlar da ağır bir borç altında mı kaldılar?
|
47 |
Yoksa gizli âlem, onların yanında da onu mu yazıyorlar?
|
48 |
Artık sabret Rabbinin hükmüne ve balıkla arkadaş olana benzeme; hani o, dertten boğulmuş bir halde Rabbine nidâ etmişti.
|
49 |
Rabbinden bir nîmet erişmeseydi ona elbette bir yere, fenâ bir halde bırakılır giderdi.
|
50 |
Derken Rabbi, onu seçti de temiz kişilerden kıldı.
|
51 |
Ve az kalmıştı ki kâfirler, Kur'ân'ı duydukları zaman seni gözleriyle yiyip helâk etsinler ve derlerdi ki: Şüphe yok, bu, bir deli elbette.
|
52 |
Halbuki o, ancak âlemlere bir öğüttür.
|