1 |
Andolsun Tûr'a.
|
2 |
Ve yazılmış kitaba.
|
3 |
Yayılmış kâğıtta.
|
4 |
Ve mâmur eve.
|
5 |
Ve yüceltilmiş tavana.
|
6 |
Ve taşkın, coşkun, dalgalanıp duran denize.
|
7 |
Şüphe yok ki Rabbinin azâbı, yerine gelip olacak.
|
8 |
Onu bir defedip gideren bulunmayacak.
|
9 |
O gün gök, bir çalkantıya düşüp döner.
|
10 |
Ve dağlar, yerlerinden oynayıp yürür.
|
11 |
Artık yazıklar olsun o gün yalanlayanlara.
|
12 |
Öyle kişilerdir onlar ki daldıkları batakta oynayıp dururlar.
|
13 |
O gün itilip kakılarak cehenneme atılırlar.
|
14 |
İşte budur yalanladığınız ateş.
|
15 |
Bir büyü mü bu, yoksa görmüyor musunuz?
|
16 |
Girin ona da artık sabredin, yahut etmeyin, birdir size; ancak yaptığınızın karşılığı olarak cezâlanacaksınız.
|
17 |
Şüphe yok ki çekinenler, cennetlerdedir ve nîmetler içinde.
|
18 |
Nîmetlenirler orada Rablerinin verdiği nîmetlerle ve Rableri korur onları koca cehennemin azâbından.
|
19 |
Yiyin ve için, âfiyetler olsun, yaptığınız şeylere karşılık.
|
20 |
Saf saf dizilmiş tahtlara dayanarak ve onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
|
21 |
Ve inananlarla soylarından, inanarak onlara uyanları, soylarından gelenlerle birleştirir, buluştururuz ve yaptıklarının mükâfatından hiçbir şeyi eksiltmeyiz; herkes, kazancına bağlıdır.
|
22 |
Ve onlara meyve ve gönüllerinin tam istediği et vereceğiz.
|
23 |
Ve birbirlerine öyle bir kadeh sunarlar ki içtikleri şarabın sonucunda ne boş şeylerden bahsediş var, ne günaha giriş.
|
24 |
Ve öylesine genç hizmetçiler, etraflarında döner durur ki sanki onlar, hazinelerde saklanmış inciler.
|
25 |
Ve birbirlerine dönüp sorarlar, konuşurlar.
|
26 |
Derler ki: Gerçekten de daha önce ehlimizin içinde, ilimizde, yurdumuzda, korku içindeydik biz.
|
27 |
Derken Allah lûtfetti bize ve korudu bizi tâ iliklere işleyen sam yelinin azâbından.
|
28 |
Gerçekten de önceden onu çağırırdık; şüphe yok ki o, şanı yüce bir lütuf sâhibidir, rahîmdir.
|
29 |
Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nîmeti sâyesinde sen, ne kâhinsin, ne deli.
|
30 |
Yoksa onlar, bir şâir ki ölmesini, zâmanın kötülüklerine uğramasını gözetiyoruz mu diyorlar?
|
31 |
De ki: Gözetin bakalım, gerçekten ben de sizinle berâber gözetmedeyim.
|
32 |
Yoksa bu sözleri akılları mı emrediyor onlara, yoksa azgın bir topluluk mu onlar?
|
33 |
Yoksa onu kendisi uyduruyor mu diyorlar? Hayır, inanmamışlardır onlar.
|
34 |
Artık buna benzer bir söz getirin meydana sözünüz doğruysa.
|
35 |
Yoksa boşu boşuna mı yaratıldı onlar, yoksa onlar mı yaratıcılar?
|
36 |
Yoksa gökleri ve yeryüzünü mü yarattı onlar? Hayır, iyiden iyiye inanmamışlardır onlar.
|
37 |
Yoksa onların yanında mı Rabbinin hazineleri, yoksa onlar sorumsuz bir saltanata mı sâhip?
|
38 |
Yoksa merdivenleri var da gökten mi duyuyorlar? Öyleyse duyanları, apaçık bir delil göstersin.
|
39 |
Yoksa kızlar onların da erkek evlâtları sizin mi?
|
40 |
Yoksa onlardan ücret istiyorsun da bu yüzden ağır bir borca mı giriyorlar?
|
41 |
Yoksa gizli şey, yanlarında da yazıyorlar mı?
|
42 |
Yoksa bir düzen mi kurmak istiyorlar? Asıl düzene uğrayıp cezâlanacaklar, kâfir olanlar.
|
43 |
Yoksa Allah'tan başka bir mâbutları mı var? Şanı yücedir, münezzehtir Allah, şirk koşanların şirk koştukları şeylerden.
|
44 |
Gökten bir parçanın düştüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut derler.
|
45 |
Artık bırak onları helâk olacakları güne dek.
|
46 |
Bir gündür o gün ki düzenleri, onlardan hiçbir şeyi gideremez ve onlara yardım da edilmez.
|
47 |
Ve şüphe yok ki zulmedenlere, bundan başka azap da var ve fakat çoğu bilmez.
|
48 |
Ve sabret Rabbinin hükmüne, gerçekten de gözümüzün altındasın sen ve Rabbine hamd ederek tenzîh et onu, kalkınca.
|
49 |
Ve geceleyin de onu tenzîh et ve yıldızların batacağı sırada da.
|