lâ yeste'hırûne - tehir edilmez, geriye bırakılmaz

  
Abdulbaki Gölpınarlı Her ümmetin başına gelecek musîbete bir zaman takdîr edilmiştir. Mukadder olan o zaman gelip çattı mı o musîbeti ne bir an geriye atabilirler, ne bir an ileriye alabilirler.
Abdullah Parlıyan Her toplumun, yaşayacağı belli bir süre vardır. Süresi dolunca, onların yok edilmeleri ne bir an gecikebilir, ne de öne geçebilir.
Adem Uğur Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.
Ahmed Hulusi Her topluluğun takdir edilmiş bir ömrü vardır. . . Onların ömrünün sonu geldiğinde, ne bir an ertelenebilir, ne de öne alabilirler.
Ahmet Tekin Her millet, (toplum, devlet, medeniyet) için bir vade belirlenmiştir. Vadeleri dolduğu zaman, ne erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Ahmet Varol Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir saat geriye bırakabilirler ve ne de öne alabilirler.
Ali Bulaç Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler.)
Ali Fikri Yavuz Her ümmet için takdir edilen bir zaman (ecel) var. Müddetleri gelince bir an geri kalamazlar ve öne de geçmezler.
Ali Ünal Bilin ki, her ümmet için takdir edilmiş bir süre vardır. Bu sürenin sonu geldiğinde, onu ne bir an geciktirebilirler, ne de bir an öne alabilirler.
Bayraktar Bayraklı Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince, ne bir an geri kalırlar ne de bir an öne gelebilirler.
Bekir Sadak Her ummet icin belirli bir sure vardir; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de one gecebilirler.
Celal Yıldırım Her ümmetin (her milletin) son bulması için belirlenmiş bir vakti vardır, o gelince ne bir an geri kalırlar, ne de ileri geçerler.
Cemal Külünkoğlu Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir. Öyle ki, vadeleri dolduğunda ne bir an geri kalabilirler ne de bir an öne geçebilirler.
Diyanet İşleri (eski) Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca ne bir saat gecikebilir ne de öne geçebilirler.
Diyanet Vakfi Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.
Edip Yüksel Her bir toplumun bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Elmalılı Hamdi Yazır Her ümmet için bir müddet mukadder, müddetleri gelince bir lâhza geri de kalmazlar, öne de geçemezler
Erhan Aktaş Her ümmetin1 bir eceli2 vardır. Ecelleri geldiği zaman ne bir saat ertelenir ne de bir saat öne alınır.

1- Toplumun. 2- Süresi, her ümmete tanınmış süre.
Gültekin Onan Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler [tam zamanında çökerler].
Hakkı Yılmaz Ve her önderli toplum için bir süre sonu vardır. Onun için süre sonları geldiğinde, ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Harun Yıldırım Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince ne bir an ertelenirler ne de öne alınırlar.
Hasan Basri Çantay Her ümmetin (mukadder) bir eceli vardır. Binâen'aleyh o müddetleri gelince bir saat ne geri bırakabilirler, ne öne alabilirler.
Hayrat Neşriyat Ve her ümmetin (büyük-küçük her topluluğun) bir eceli vardır. Artık ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler!
İbni Kesir Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince; ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gidebilirler.
İskender Evrenosoğlu Bütün ümmetler için bir ecel (süre, zaman dilimi, müddet) vardır. Onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat ileri, ne bir saat geri alınmaz
Kadri Çelik Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca (artık ondan) ne bir saat gecikebilir, ne de öne geçebilirler.
Mehmet Ali Eroğlu Filvaki her ümmet için beli bir ecel takdir edilmiştir. Zaman-ı mukadder Ayan beyan olunca ne bir saat ertelenir ne de bir saat öne alınabilir.
Mehmet Okuyan Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince ne bir saat (bir an) geri kalır ne de öne gelebilirler.
Muhammed Celal Şems Her ümmet için belli bir süre tayin edilmiştir. (Sona erme) zamanları gelince, ne bir an gecikebilirler, ne (de) bir an ileri gidebilirler.
Muhammed Esed Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir: Öyle ki, vadeleri dolduğunda onu bir tek an olsun, ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler.
Mustafa Çevik Allah her toplum için bir vade belirlemiştir. Şartlar oluşup da vadeleri dolun ca onu ne bir an geciktirebilirler ne de bir an öne alabilirler.
Mustafa İslamoğlu Her toplumun bir vadesi vardır: Vadeleri dolduğu vakit, onu bir an ne erteleyebilirler ve ne öne alabilirler.
Ömer Nasuhi Bilmen Her ümmet için bir ecel vardır. Artık onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri bırakabilirler, ve ne de öne alabilirler.
Ömer Öngüt Her ümmetin belirli bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne öne geçebilirler.
Şaban Piriş Her toplumun bir sonu vardır. Sonları geldiğinde; ne bir süre ertelenebilir ne de öne alınabilir.
Sadık Türkmen (Suçlu) her toplumun bir sonu/bir süresi vardır. Sonları/süreleri geldiği zaman; ne bir an geri kalırlar, ne de bir an ileri gidebilirler.
Seyyid Kutub Her toplumun belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve ne de bir an öne alabilirler.
Suat Yıldırım Her ümmet için belirlenmiş bir müddet vardır. Vâdeleri gelince ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler.
Süleyman Ateş Her ümmetin bir süresi vardır. Süreleri gelince (onlar), ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçerler, (tam vaktinde batıp giderler).
Süleymaniye Vakfı Her toplumun (ümmet) bir eceli vardır. Ecelleri gelince onu ne erteleyebilirler, ne de ecelleri gelmeden onun öne alınmasını sağlayabilirler[*].

[*]  Ecel bir şey için belirlenen süredir. Kuran’da gökler ve yerler için bir ecelden bahsedilirken (Ahkaf 46/3) insanlar için iki ecelden bahsedilir (En’am 6/2). Bunlardan birincisi kişinin vücudunun dayanma süresidir (ecel-i tabii). Doktorlar hastalarına buna göre ömür biçebilirler. İkincisi ise ecel-i müsemma yani Allah tarafından belirlenmiş yaşama süresidir. Bunu O’ndan başkası bilemez. Bu süre, kişinin vücut sağlığına bakmaz, çok sağlıklı birisi dahi ecel-i müsemması geldiği için ölebilir (Mü’min 40/67). İnsanın ömrü ecel-i müsemmasını geçemez ama bunun altına inebilir (Ra’d 13/38-39, Fatır 35/11). Bu, kişinin kendini Allah yolunda feda etmesi, bir başkası tarafından öldürülmesi veya yaptığı yanlışlarla kendi ömrünü kısaltmasıyla gerçekleşir. Ecelin kısalmasıyla yeni ecel Allah katında yazılır ve kişi buna göre ölür (Al-i İmran 3/ 145).

Yanlış yapan kişi yanlışlarından dönerse ömrünün geri uzamasını sağlayabilir. Örneğin, tabii eceli 90 sene olan birinin ecel-i müsemması 80 sene ise, bu kişi en fazla 80 yaşına kadar yaşayabilir. Aynı kişi sağlığını bozarsa, Allah da onun ömrünü kısaltır. Eğer bu kişi sağlığına dikkat eder, tedavi görürse zamanla hastalıklardan arınacağı için ömrü ecel-i müsemmasına kadar uzayabilir ama ecel-i müsemmasını geçemez.

Toplumların da eceli vardır (Araf 7/34, Yunus 10/49). Bu ecel de kısalabilir. Kuran’da bunun örneği Yunus (as) ve kavmidir. Allah, herhangi bir konudaki cezalandırmayı bu sürenin dolmasına kadar ertelediğini bildirir (Ankebut 29/53, Nahl 16/61). Yunus (as), tövbe ederek kendisini düzeltmesiyle hem kendinin hem de kavminin kısalmış olan ecelini geri uzatabilmiş (Enbiya 21/87-88), böylece cezadan kurtulmuştur. Eğer bu süre dolduğu zaman tövbe etseydi tövbesinin bir faydası olmaz ve cezayı çekerdi(Nahl 16/61).

Tefhim-ul Kuran Her ümmet için bir ecel vardır. Onların ecelleri gelince, ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler (tam zamanında çökerler) .
Ümit Şimşek Her milletin bir eceli vardır. Vadeleri eriştiğinde onu ne bir an erteleyebilir, ne de öne alabilirler.
Yaşar Nuri Öztürk Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler.