Abdulbaki Gölpınarlı
|
Kendisini barındıran kabîle halkını da.
|
Abdullah Parlıyan
|
ve kendisini koruyup barındıran soyunu sopunu da
|
Adem Uğur
|
Kendisini koruyup barındıran tüm ailesini
|
Ahmed Hulusi
|
Aralarında yaşadığı tüm yakınlarını;
|
Ahmet Tekin
|
Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini, aşiretini fidye olarak vermek isteyecek.
|
Ahmet Varol
|
Kendisini barındıran aşiretini de.
|
Ali Bulaç
|
Ve onu barındıran aşiretini de;
|
Ali Fikri Yavuz
|
Kendini barındıran aşiretini,
|
Ali Ünal
|
Kendisine kol kanat germiş bütün sülâlesini,
|
Bayraktar Bayraklı
|
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler. Günahkâr, o günün azabından kurtulmak için çocuklarını fidye vermeyi temenni edecek. Eşini ve kardeşini, mensubu olduğu aşiretini, yeryüzündeki herkesi verip sonunda kendini kurtarmak ister.
|
Bekir Sadak
|
(11-14) Onlar birbirlerine yalniz gosterilirler. Suclu kimse o gunun azabindan kurtulmak icin ogullarini, ailesini, kardesini, kendisini barindirmis olan sulalesini ve yeryuzunde bulunan herkesi feda etmek ve boylece kendisini kurtarmak ister.
|
Celal Yıldırım
|
(11-12-13-14) Birbirlerine gösterilirler (ama) suçlu günahkârlar o günün azabına karşılık oğullarını, eşini, kardeşini, kendisini barındıran kabile ve obasını ve yeryüzündeki her şeyi fidye verip kendini kurtarmak ister.
|
Cemal Külünkoğlu
|
(11-14) Onlar birbirlerine gösterilecekler (fakat birbirlerinden yararlanamayacaklar). Suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, eşini ve kardeşini, kendisini himaye etmiş olan bütün akrabalarını ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmak isteyecek.
|
Diyanet İşleri (eski)
|
(11-14) Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azabından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülalesini ve yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
|
Diyanet Vakfi
|
(11-14) Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın.
|
Edip Yüksel
|
Kendisini yetiştiren tüm yakınlarını,
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Ve kendini barındıran fasîlesini
|
Erhan Aktaş
|
Kendisini barındıran soyunu-sopunu;
|
Gültekin Onan
|
Ve onu barındıran aşiretini de;
|
Hakkı Yılmaz
|
(11-14) Birbirlerine gösterilmiş oldukları hâlde suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, eşini ve kardeşini, kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye/kurtulmalık versin sonra da kendini kurtarabilsin ister.
|
Harun Yıldırım
|
Kendisini barındıran aşiretini,
|
Hasan Basri Çantay
|
kendisini (aralarına katıb) barındırmakda olan soyunu sopunu,
|
Hayrat Neşriyat
|
(12-13) Ve karısını, kardeşini! Ve kendisini barındıran aşîretini!
|
İbni Kesir
|
Kendisini barındırmış olan sülalesini.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Ve kendisini barındıran aşiretini.
|
Kadri Çelik
|
Ve onu barındıran aşiretini (soyunun hepsini) de.
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
(12-13) Masum eşini ve kardeşini de. Kendini barındıran aşiretini de vermek ister.
|
Mehmet Okuyan
|
11-14 Birbirlerine gösterileceklerdir. O suçlu kişi, o günün azabından (kurtulmak için) oğlunu (çocuğunu), hanımını (eşini), kardeşini, kendisini koruyup barındıran yakınlarını ve yeryüzünde kim varsa hepsini kendisini (azaptan) kurtarması için fidye vermek isteyecektir.
|
Muhammed Celal Şems
|
(11-14) (O gün) birbirlerinin durumu onlara iyice gösterilecek. Suçlu olan, o günün azabından, oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini barındıran kabilesini ve yeryüzünde bulunanların (da) hepsini fidye olarak verip, böylece kurtulmak ister.
|
Muhammed Esed
|
ve kendisini himaye etmiş bütün akrabalarını,
|
Mustafa Çevik
|
5-18 Ey Peygamber ve beraberindeki mü’minler! Siz müşrik ve kâfirlerin alaylı sözlerine, saldırılarına sabırla göğüs gerip, direnerek mücadelenize devam edin. Onların geleceğine inanmadıkları Kıyamet ve Hesap Günü, Bize göre yakındır. O Gün geldiğinde, gök erimiş maden gibi olacak, dağlar da atılmış yün misali uçuşup dağılacaklar ve hiçbir kimse bir yakınını, dostunu soracak durumda olmayacak, herkes kendi derdine düşecek, birbirlerini görmelerine rağmen, görmezden gelecekler. O Gün her müşrik ve kâfir kendi canını ateşin azabından kurtarmak için çocuğunu, eşini, kardeşini, dünyada iken sahiplendiği soyunu sopunu, herkesi ve neyi varsa hepsini fidye olarak vermeye çoktan razıdır, yeter ki kendini kurtarabilsin. İşte O Gün dünya hayatlarını hakikate sırt dönerek tamamlamış olanları hiç kimse, hiçbir güç derileri kavurup soyan o elemli ateş azabından kurtaramaz. O nankör ve zalimler, Allah’ın davetini umursamayıp, O’nun bahşettiği serveti biriktirip üstüne oturmuş, Rabbine şükredip rızasını kazanmak uğrunda infak etmekten uzak durmuşlardı. Cehennem onların hepsini kendine çağırıp içine çekecektir.
|
Mustafa İslamoğlu
|
kendisine sığınak olmuş bütün yakınlarını;
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
(13-14) Ve kendisini barındıran aşiretini (feda etsin). Ve yeryüzünde kim var ise, cümlesini fidye-i necât olarak versin de (sonra) bu fedakarlığı kendisini kurtarsın.
|
Ömer Öngüt
|
Kendisini barındırmış sülâlesini.
|
Şaban Piriş
|
Kendisini barındıran sülâlesini..
|
Sadık Türkmen
|
Ve kendisini barındıran soyunu sopunu/akrabalarını.
|
Seyyid Kutub
|
kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini.
|
Suat Yıldırım
|
(10-14) Birbirlerine gösterildikleri halde hiçbir candan dost, dostunun hâlini sormaz. Her mücrim o günkü azaptan kurtulmak için fidye olarak oğullarını, eşini, kardeşini, kendisine sahip çıkan sülalesini, hatta dünyada olanların tamamını verip de kurtulmak ister.
|
Süleyman Ateş
|
Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm âilesini,
|
Süleymaniye Vakfı
|
kendini koruyan aşiretini,
|
Tefhim-ul Kuran
|
Ve onu barındıran aşiretini (soyunun hepsini) de;
|
Ümit Şimşek
|
Kendisini barındıran sülâlesini,
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Kendisini kucaklayıp barındıran ailesini.
|