Abdulbaki Gölpınarlı
|
Ne bir serinlik var, ne bir güzellik var.
|
Abdullah Parlıyan
|
Ne serinleten, ne de rahatlatan bir gölge.
|
Adem Uğur
|
Serin ve hoş olmayan.
|
Ahmed Hulusi
|
(Ki o gölge) ne serindir ve ne de kerîm (cömertçe getirisi olan)!
|
Ahmet Tekin
|
Gölge ne serindir, ne faydalı.
|
Ahmet Varol
|
Ne serindir ne de ferahlatıcı.
|
Ali Bulaç
|
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
|
Ali Fikri Yavuz
|
O gölge ne serindir, ne mülâyim...
|
Ali Ünal
|
Ne serinlik verir, ne rahatlatır.
|
Bayraktar Bayraklı
|
(42-46) İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar. Çünkü onlar bundan önce, varlık içinde sefahete dalmışlardı. Büyük günahı işlemekte ısrar edip dururlardı.
|
Bekir Sadak
|
(42-44) Insanin icine isleyen bir sicaklik ve kaynar su icinde, serinligi ve hoslugu olmayan kara bir dumanin golgesinde bulunurlar.
|
Celal Yıldırım
|
O ne serindir, ne de okşayıcı ve rahatlatıcıdır.
|
Cemal Külünkoğlu
|
(42-44) (Onlar) içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde ve serinliği ve hoşluğu olmayan kapkara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
|
Diyanet İşleri (eski)
|
(42-44) İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
|
Diyanet Vakfi
|
(43-44) Serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;
|
Edip Yüksel
|
Ne soğuktur, ne de yararlı.
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Ne serin ne de kerîm
|
Erhan Aktaş
|
Serin olmayan, faydası olamayan!
|
Gültekin Onan
|
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
|
Hakkı Yılmaz
|
(42-48) Onlar içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içindedirler, serin olmayan, sevimli olmayan kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Şüphesiz solun ashâbı bundan önce varlık içinde zevk ve eğlenceye dalanlar idiler. Ve büyük günah; Allah'a ortak kabul etme üzerine ısrar ediyorlardı. Ve “Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı, biz gerçekten kaldırılacağız? Önceki atalarımız da mı?” diyorlardı.
|
Harun Yıldırım
|
O, serin de değildir, ferahlatıcı da değildir.
|
Hasan Basri Çantay
|
Ki (o gölge) ne serin, ne de fâideli değildir.
|
Hayrat Neşriyat
|
(42-44) (Onlar) nüfûz edici bir ateş ve bir kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu (bir faydası) olmayan simsiyah dumandan bir gölge içindedirler!
|
İbni Kesir
|
Ne serindir, ne de hoştur.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Ne serinleticidir ne de rahatlatıcıdır.
|
Kadri Çelik
|
Ne serindir, ne de faydalı.
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
(43-44) Altında ne serinlik olan ve ne de fayda olmayan kap kara duman içindedir.
|
Mehmet Okuyan
|
42-44 (Onlar) içlerine işleyen bir ateş ve kaynar su ile serinliği de rahatlatması da olmayan zifiri bir karanlığın içinde olacaklardır.
|
Muhammed Celal Şems
|
(Bu gölgeler) ne serindir, ne (de) şereflidir.
|
Muhammed Esed
|
ne serinleten, ne de rahatlatan (bir gölge).
|
Mustafa Çevik
|
41-48 Amel defterleri sol taraflarından verilen bedbahtlara gelince, o nankör ve inatçılar cehennemin kavurucu sıcağı ile kavrulurken, bir yandan da kaynar su içirilecekler, boğucu, simsiyah bir duman içinde yaşayacak, yürekleri dağlayan bir umutsuzluk içinde yanıp duracaklar. Çünkü onlar dünyada iken, Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetleri, yalnızca dünya hayatı için ölçüsüzce kullanmış, Allah’a karşı nankörlük edip azgınlaşmış, O’nun sınırlarını tanımayıp, kendileri nizamlar kurup hükümler koyup, sınırlar oluşturmuşlardı. Ayrıca öldükten sonra Allah’ın insanları tekrar diriltip hesap soracağı günü ve gerçeğini de yalan sayıp, inkâr etmiş, “Ne yani, ölüp kemiklerimiz çürüyüp de toprağa karıştıktan sonra, yeniden mi diriltileceğiz, bizden önceki atalarımız da mı diriltilecek?” diye alay etmişlerdi.
|
Mustafa İslamoğlu
|
ne serinletici, ne de rahatlatıcı...
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
(44-46) (O gölge) Ne soğuktur, ne de fâidelidir. Çünkü, şüphe yok onlar bundan evvel nîmetlere (zevklerine) düşkünler idiler. Ve büyük günah üzerine ısrar eder olmuşlardır.
|
Ömer Öngüt
|
Ki ne serindir, ne de hoş!
|
Şaban Piriş
|
Serinlik yok, bağış yok.
|
Sadık Türkmen
|
ne serindir, ne de ferahlatıcı!
|
Seyyid Kutub
|
Ne serinliği ve ne de okşayıcılığı var.
|
Suat Yıldırım
|
(43-44) Ne serin, ne de faydalı olmayan, kapkara duman tabakası altındadırlar.
|
Süleyman Ateş
|
Ki ne serindir, ne faydalı.
|
Süleymaniye Vakfı
|
Orası ne serinletir ne de rahatlık yüzü gösterir.
|
Tefhim-ul Kuran
|
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim) .
|
Ümit Şimşek
|
Bir gölge ki ne serinlik verir, ne bir hayrı dokunur.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Ne serindir ne de cömert.
|