ve lâ tenfeu - ve fayda vermez

  
Abdulbaki Gölpınarlı Katında, izin vermediğinin şefâati kabûl edilmez; sonunda, yüreklerindeki korku giderilince Rabbiniz ne dedi derler, onlar da derler ki: Gerçek söz dedi ve odur pek yüce ve pek büyük.
Abdullah Parlıyan O'nun katında, O'nun izin verdiği kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. Nihayet insanların kalplerinden kıyamet korkusu giderilince, diriltilip mahşer yerine toplananlar, birbirlerine dönüp soracaklar: “Rabbiniz ne buyurdu?” diye, ötekiler de: “Doğru ve gerçek olanı, O ne yücedir, ne büyüktür” diye cevap verecekler.
Adem Uğur Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
Ahmed Hulusi Kendisine izin verilen müstesna, O'nun indînde şefaat fayda vermez! Nihayet bilinçlerini saran dehşet yatıştığında: "Rabbinizin hükmü nedir?" derler. . . "Hak" derler. . . "HÛ"; Alîy'dir, Kebiyr'dir.
Ahmet Tekin Allah’ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasına şefaat fayda sağlamayacak, izin verdiği kimselerden başkasının şefaati de fayda vermeyecek. Nihayet şefaat edenlerin ve edilenlerin yüreklerinden korku giderilince:'Rabbiniz ne buyurdu?' diye sorarlar. Onlar da:'Hakkı, doğruları söyledi' derler. Yüce ve büyük olan O’dur.
Ahmet Varol O'nun katında kendisine izin verdiğinin dışında kimsenin şefaati yarar vermez. Sonunda kalplerinden korku giderilince: 'Rabbiniz ne söyledi?' derler. 'Hakkı' derler. O yücedir, büyüktür.
Ali Bulaç O'nun katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine:) "Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olanı" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.
Ali Fikri Yavuz Allah katında, (ahirette Allah’ın) kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaatı fayda vermez. Nihayet (şefaat edenle şefaat olunanların) kalblerinden (şefaata izin verilmekle) korku giderildiği zaman: “- Rabbiniz (şefaat hakkında) ne buyurdu?” derler. Şefaat edecekler de: “- Allah hakkı söyledi, (razı olduğu kimseler için şefaata izin verdi)” derler. O her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür.
Ali Ünal Sonra, O’nun huzurunda O’nun izin verdiği kişi hakkında ve yine O’nun izin verdiği kişi tarafından yapılmadıkça şefaat da hiçbir fayda vermez. (Şefaati umulan meleklerin) kalbi, (Allah’ın emrini almaktan gelen) şok edici ürpertiden sıyrılınca, diğer melekler onlara, “Rabbiniz ne buyurdu?” diye sorar. Onlar da, “Her zamanki gibi gerçeği.” diye cevap verirler. O, Aliyy (mutlak yüce ve aşkın)dır, Kebîr (mutlak büyük)tür.
Bayraktar Bayraklı Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların kalplerinden korku giderilince, “Rabbiniz ne buyurdu?” derler. “Hakkı buyurdu” dediler. Allah, yücedir; büyüktür.
Bekir Sadak Allah'in katinda, kendisine izin verilenden baska kimse sefaat edemez. Sonunda, gonullerindeki korku giderilince birbirlerine «Rabbiniz ne soyledi?» diye sorarlar; «Hak soyledi» derler. O, yucedir, buyuktur.
Celal Yıldırım Allah'ın huzurunda O'nun İzin verdiğinin dışında (kimselerin) şefaâtı fayda vermez. Sonunda kalblerindeki korku ve dehşet giderilince «Rabbimiz ne buyurdu ?» derler. «Hakkı buyurdu. O, yücedir, uludur.»
Cemal Külünkoğlu (Allah katında) O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat edemez. (Bu konuda izin bekleyenlerin) yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca birbirlerine: “Rabbiniz ne buyurdu?” diye sorarlar. (Şefaat izni verilmiş olanlar da:) “O hak olanı söyledi (razı olduğu kimseler için şefaate izin verdi)” derler. O, her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür.
Diyanet İşleri (eski) Allah'ın katında, kendisine izin verilenden başka kimse şefaat edemez. Sonunda, gönüllerindeki korku giderilince birbirlerine 'Rabbiniz ne söyledi?' diye sorarlar; 'Hak söyledi' derler. O, yücedir, büyüktür.
Diyanet Vakfi Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
Edip Yüksel O’nun katında şefaat yarar sağlamaz; ancak izin verdiği hariç. Nihayet, yüreklerindeki korkuları giderilince, “Efendiniz ne dedi?“ derler. “Gerçeği söyledi“ derler. O En Yücedir, En Büyüktür.
Elmalılı Hamdi Yazır Huzurunda şefaat faide de vermez, ancak izin verdiği kimseninki müstesna, nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman «rabbınız ne buyurdu?» derler. «Hakkı» derler, o öyle yüksek, öyle büyük
Erhan Aktaş O’nun yanında şefaat, yalnızca izin verdiği kimseye fayda verir.1 Kalplerindeki korku giderilince: “Rabb’imiz ne buyurdu?” derler. “Gerçeği.” derler. Ve O, Çok Yüce’dir, Çok Büyük’tür.

1- Bu ayet, genellikle yanlış çeviriye konu edinilen bir ayettir. Ayet; “şefaat edecekten” değil, “şefaat edilecekten” söz ettiği halde; ayete, genellikle birilerine şefaat etme hakkı verilecekmiş gibi anlam verilmektedir. Oysaki ayette, kimlerin şefaat edeceği değil, kimlere şefaat edileceği bildirilmektedir. Ne var ki; gerçeği saptırmak için veya bilmeyerek bu ayete, “Kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” şeklinde anlam verilerek, İslam inancında “şefaat” varmış gibi gösterilmek istenmektedir. Oysaki “şefaat inancı” Kur’an’a göre kesinlikle şirktir.
Gültekin Onan O'nun katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine:) "Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olanı" derler. O, çok yücedir, çok büyüktür.
Hakkı Yılmaz O'nun nezdinde yardım, destek, iltimas, 244 sadece O'nun izin verdiği kimseye yararı olur. Sonunda kalplerinden dehşet giderildiği zaman: “Rabbiniz ne dedi?” derler. Onlar: “Hakkı” derler. Ve O, çok yücedir, çok büyüktür.
Harun Yıldırım Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefâati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.
Hasan Basri Çantay Onun nezdinde, (âhiretde) kendisine izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fâide etmez. Nihayet (ona izin çıkıb da) kalblerinden korku giderildiği zaman (birbirine): «Rabbiniz ne buyurdu»? derler, (şefaat edecekler de:) «Hakkı (söyledi)» derler. O, çok yüce, çok büyükdür.
Hayrat Neşriyat Ve (o gün) O’nun (Allah’ın) huzûrunda kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefâati fayda vermez. Nihâyet (şefâat edenlerin ve edilenlerin) kalblerinden dehşet giderildiği zaman (birbirlerine): 'Rabbiniz ne buyurdu?' derler. (Şefaat edecek olanlar da:) 'Hakkı(buyurdu)!' derler. Ve O, Aliyy (pek yüce olan)dır, Kebîr (çok büyük olan)dır.
İbni Kesir O'nun katında, kendisine izin verdiğinden başkası şefaat edemez. Nihayet kalblerindeki korku giderilince: Rabbınız ne dedi? dediler. Hakkı, dediler. Ve O, Aliyy'dir, Kebir'dir.
İskender Evrenosoğlu Ve O'nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; Âli'dir (çok yüce), Kebir'dir (çok büyük).
Kadri Çelik O'nun katında, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. En sonunda (şefaatçilerin) kalplerinden korku giderilince (birbirlerine,) “Rabbiniz ne buyurdu?” derler, “Hak olanı! O yücedir, büyüktür” derler.
Mehmet Ali Eroğlu Şefaat konusunda kimsenin faydası olmaz, ancak O'nun şefaate izin verdikleri müstesnadır. En sonunda insanların kalplerinden kıyamet korkusu giderildiği zaman. Birbirlerine derler: (Burada) "Rabbiniz ne buyurdu?" onlar: "Hak olanı" derler. O, çok yücedir. Pek büyüktür.
Mehmet Okuyan O’nun (Allah’ın) huzurunda, izin verdiği kimseden başkasına şefaat yarar sağlamaz. Sonunda onların (iyilerin) yüreklerinden korku giderilince (melekler) “Rabbiniz ne buyurdu?” diye soracaklardır. Onlar (cennetlikler) de “Gerçeği!” diyeceklerdir. O yücedir, büyüktür.
Muhammed Celal Şems O’nun Katında, izin verdiğinden başka kimsenin şefaati fayda etmez. Haklarında şefaat edilenlerin yüreklerinden korku gidince, (şefaat edenlere, “Demin) Rabbiniz ne söyledi?” diye soracaklar. Onlar, “Doğruyu söyledi,” diye cevap verecekler. O, çok yüce şanlı ve (pek) uludur.
Muhammed Esed Allah katında, kendisinin izin verdikleri dışında hiç kimsenin şefaati fayda vermez; kalplerinden (Son Saat'in) korkusu atılınca onlar, (o yeniden dirilenler, birbirlerine dönüp) soracaklar: "Rabbiniz (sizin için) neye karar verdi?" Ötekiler, "Doğru ve hak edilmiş olana; O, yücedir ve büyüktür!" diye cevap verecekler.
Mustafa Çevik Allah hiç kimseye bir başkası hakkında şefaat izni vermemişken, nasıl olur da birilerinin şefaatinden fayda umulur? Son Saat’in gelmesi ile ortaya çıkan dehşetin, yerini Hesap Günü’ne bırakması ve müşriklerin kalplerinin o dehşetten sonra sakinleşmesiyle birlikte, melekler onlara: “Rabbimiz dünya hayatınızda size ne buyurup, neye davet etmişti?” diye soracaklar. Onlar da: “Rabbimiz bizi yaratmasının sebebi olan hayat nizamı ile yaşamaya çağırmıştı. Şimdi anladık ki uymamız gereken, yüceler yücesi Rabbimizin daveti imiş.” derler.
Mustafa İslamoğlu O'nun nezdinde, kendisi lehine izin verdikleri dışında hiç kimse için şefaat fayda vermez: nihayet (kıyametin) dehşeti (ödül tevdi edeceklerin) kalplerinden giderilince (ödüllendirilenler) soracaklar: "Rabbiniz sizin hakkınızda ne buyurdu?" Berikiler "Hak neyse onu: zaten mükemmel olan da, büyük olan da sadece O'dur" diyeceklerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen Onun huzurunda şefaat fâide vermez, kendisine izin vermiş olduğu kimse müstesna. Nihâyet kalplerinden korku giderilince derler ki: «Rabbiniz ne buyurdu?». «Hakkı buyurdu,» derler. Ve O, çok yüce, çok büyüktür.
Ömer Öngüt O'nun katında, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaatı fayda vermez. Nihayet kalplerindeki korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. Onlar da "Hak olanı buyurdu!" derler. O yücedir, büyüktür.
Şaban Piriş Katında izin verdiği kimseden başkasının şefaati fayda vermez. Sonunda yüreklerindeki korku giderilince: -Rabbiniz ne dedi? dediler. -Gerçeği, diye cevap verdiler. Yüce ve büyük O’dur.
Sadık Türkmen O’nun katında, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati (şahitliği) fayda vermez. Nihayet, onların kalplerinden korku giderilince: “Rabbiniz ne buyurdu?” derler. “Gerçeği!” derler. O; çok yücedir, çok büyüktür!
Seyyid Kutub Allah katında O'nun izin verdiği kimseler dışında hiç kimse şefaat, aracılık edemez. Bu konuda izin bekleyenlerin yüreklerini ürperten korku yatıştırılınca biribirlerine «Rabb'iniz ne dedi?» diye sorarlar. Cevap verenler «O gerçeği söyledi, O yüce ve büyüktür» derler.
Suat Yıldırım Allah’ın huzurunda, O’nun izin verdiğinden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet o kıyamet saati dehşetinden duydukları korku gelince: O dirilenler birbirlerine "Rabbimiz neye hükmetti?" diye sorarlar. Ötekiler: "Hak ve adalet neyi gerektiriyorsa o hükmü verdi." derler. "O, yüceler Yücesi, büyükler Büyüğüdür."
Süleyman Ateş O'nun huzûrunda, O'nun izin verdiği kimselerden başkasının şefâ'ati fayda vermez. Nihâyet onların yüreklerinden korku giderilince (birbirlerine): "Rabbiniz ne buyurdu?" derler. "Hakkı (buyurdu)" derler. O, yücedir, büyüktür.
Süleymaniye Vakfı Onun katında şefaatin, onun izin verdiği kimseden başkasına yararı olmaz. İçten yakarışları[*] sona erdiğinde onlara; "Sahibiniz ne demişti?" diye sorulur: "Tamamıyla gerçeği söylemiş” derler. O, yücedir, büyüktür.

[*] Din günü geri gönderilmek veya fidye vermek için yaptıkları içten yakarış.(ilgili ayetler bazıları Müminun 23/99-100)

Tefhim-ul Kuran O'nun katında, kendisine izin verdiği kimsenin dışında şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine:) «Rabbiniz ne buyurdu?» derler, «Hak olanı» derler. O, çok yüce olandır, çok büyük olandır.
Ümit Şimşek Onun katında, Onun izin verdiklerinden başkası şefaat edemez. Nihayet kalplerindeki korku giderilince, şefaat bekleyenler, 'Rabbiniz ne söyledi?' diye sorarlar. Şefaat edecekler ise 'Hakkı söyledi,' derler. 'Çünkü O pek yüce, pek büyüktür.'
Yaşar Nuri Öztürk O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. Sonunda, kalplerinden korku giderilince: "Rabbimiz ne dedi?" derler. "Hakkı söyledi, O'dur Aliyy, O'dur Kebîr."