|
| |
Abdulbaki Gölpınarlı
|
Şüphe yok ki biz arzettik emâneti göklere ve yeryüzüne ve dağlara, derken onlar, onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular ve onu yükledik insana; şüphe yok ki çok zâlim oldu, çok bilgisiz bir hâle geldi.
|
Adem Uğur
|
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
|
Ahmed Hulusi
|
Muhakkak ki biz o Emaneti (Esmâ şuuruyla yaşamayı), semâlara (benlik bilincine), arza (bedene) ve dağlara (organlara) önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar (Esmâ bileşimleri onu açığa çıkarmaya elvermedi); ve ondan korktular! Onu, İnsan (hilâfeti oluşturan Esmâ mânâlarını açığa çıkarma şuuru) yüklendi! Muhakkak ki o zâlim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahildir (sınırsız Esmâ'yı bilmede yetersizdir)!
|
Ahmet Tekin
|
Biz göklere, yere ve dağlara da emanetler, mükellefiyetler, sorumluluklar verdik. Onlar görevlerine, sorumluluklarına hıyanet ederek âsi olmaktan görevlerini aksatmaktan çekindiler. Korkarak görev ve sorumluluklarına itina gösterdiler. İnsansa, emanetlere, kamu görevlerine, hakka-hukuka, şer’î mükellefiyetlere ve sorumluluklarına hıyanete cüret ederek âsi oldu. Gerçekten o çok âsi, inkârcı, haksız, zâlim, bilgiden, muhakemeden uzak, menfaatlerinden habersiz, tutarsız, cahilce davranışlarda bulunmayı alışkanlık haline getiren birisidir.
|
Ahmet Varol
|
Doğrusu biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalim çok bilgisizdir.
|
Ali Bulaç
|
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
|
Ali Fikri Yavuz
|
Biz, emaneti (Allah’a itaat ve ibadetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. (Yani, bu emanetin şeref ve kıymeti, mes’uliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve idrakleri bulunsa muhakkak ki bu emaneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan çaresiz olarak bünyesinin zafiyeti ile o emaneti yüklenmiştir).
|
Ali Ünal
|
Biz Emanet’i göklere, yere ve dağlara teklif ettik, ama onlar onu yüklenmekten kaçındılar, onun sorumluluğu altında ezilmekten korktular; ne var ki insan onu yüklendi. İnsan, gerçekten çok zalimdir, (ölçme ve değerlendirmelerinde hataya, ayrıca haksızlığa çok meyyal, sorumluluğunun hakkını yerine getirmede pek zayıftır); çok cahildir (gerçek bilgiden mahrum ve hareketlerinde nefsine mağlûptur).
|
Bekir Sadak
|
Dogrusu Biz, sorumlulugu goklere, yere, daglara sunmusuzdur da onlar bunu yuklenmekten cekinmisler ve ondan korkup titremislerdir. Pek zalim ve cok cahil olan insan ise onu yuklenmistir.
|
Celal Yıldırım
|
Şüphesiz ki biz emâneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korkup titrediler; insan onu yüklendi ; şüphesiz ki o, çok zâlim ve çok câhildir.
|
Diyanet İşleri (eski)
|
Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir. (kabulüne rağmen emanete hıyanet etmektedir)
|
Diyanet Vakfi
|
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
|
Edip Yüksel
|
Biz sorumluluğu (sınanmayı) göklere, yere, dağlara sunmuştuk da onlar onu yüklenmekten çekinmişler ve kabul etmemişlerdi. Ancak onu insan yüklendi; o zalim ve cahil olmuştu.
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Evet, biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zalim, çok câhil bulunuyor
|
Erhan Aktaş
|
Biz, emaneti1 göklere, yere ve dağlara sunduk. Onu taşımaya yanaşmadılar2. Ondan korktular.3 Onu insan taşıdı. O, çok zalim ve çok cahildir.4
1- İrade sahibi olmayı, iradesiyle hareket etmeyi, dilediğini yapabilme özgürlüğünü. 2- İrade sahibi olmaktan çekindiler. 3- Emanetin, göklere, yerlere ve dağlara sunulması mecazi bir ifadedir. Bununla emaneti yüklenmenin, yani irade sahibi olmanın ne denli önemli bir sorumluluk olduğu anlatılmak istenmektedir. 4- Bu niteleme, insanların tamamını kapsayan bir niteleme değildir; yüklendiği sorumluluğun gereğini yerine getirmeyen insanlar içindir. Zira yüklendiği sorumluluğun gereğini yerine getirmeyen insan, büyük bir cehaletle hem kendisine hem de dışındaki âleme büyük bir haksızlık yapmaktadır.
|
Gültekin Onan
|
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim çok cahildir.
|
Hakkı Yılmaz
|
Şüphesiz Biz, emaneti [bütünlüğü, kusursuzluğu, mükemmelliği] göklerin, yerin ve dağların üzerine yaydık, yaygınlaştırdık da, onlar, onu taşımaya yanaşmadılar, bütünlüğün, kusursuzluğun, mükemmelliğin alıp götürülmesinden korktular. Ve onu insan taşıdı [onu aldı götürdü, ona ihanet etti]. Şüphesiz insan, çok yanlış davranan; kendi zararlarına iş yapan ve çok cahildir.
|
Harun Yıldırım
|
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
|
Hasan Basri Çantay
|
Biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) etdik de onlar bunu yüklenmekden çekindiler, bundan endişeye düşdüler. İnsan (a gelince: O, tutdu) bunu sırtına yükledi. Çünkü o, çok zulümkâr, çok câhildir.
|
Hayrat Neşriyat
|
Muhakkak ki biz emâneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de (onlar) onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; insan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zâlim, çok câhildir.
|
İbni Kesir
|
Gerçekten Biz, emaneti; göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Ve korkup titrediler. Onu insan yüklendi. Doğrusu insan; pek zalim ve pek cahil oldu.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
Aşikar olan gerçek şu ki; biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar kaçındılar, Hakkıyla yüklenmekten. Ondan korkuya kapıldılar: Onu insan yüklendi. O zalim ve cahildir.
|
Mehmet Okuyan
|
Biz emaneti (sorumluluğu) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler, (sorumluluğundan) korkmuşlardı. Onu insan yüklenmişti. Şüphesiz ki o (insan), çok zalimdir, çok cahildir.
|
Muhammed Celal Şems
|
Şüphesiz Biz, (en mükemmel) emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk. Ama onlar onu taşımayı reddettiler ve ondan korktular. Onu (en mükemmel) insan yüklendi. Şüphesiz o, (kendine) çok zulmeden ve sonuçlara aldırmayan bir kimseydi.
|
Muhammed Esed
|
Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir.
|
Mustafa Çevik
|
72-73 Biz yaratılış sebepleri ve özelliklerinden dolayı göklerin, yerin ve dağların taşıyamayacağı, ilâhî nizam ve ahlakın yeryüzünde yaşanır hale getirilmesi sorumluluğunu insana emanet ettik ve onu bu görevi yerine getirebilecek akıl, kabiliyet ve güç ile donattık. Görevinden yüz çevirenler cahil, nankör ve zalimlerdir. Allah, kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyip karşı çıkan erkeklerle kadınları hak ettikleri azapla cezalandıracaktır. Allah, davetine iman edip sorumluluklarını yerine getirmek için gayret edenlerin hatalarını, günahlarını bağışlayıp rahmeti ve merhameti ile ödüllendirecektir.
|
Mustafa İslamoğlu
|
İşin gerçeği Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk; ve onlar emanete ihanetten kaçındılar; nihayet onu insan yüklendi: ne var ki, o da zalim ve cahil biri olup çıktı.
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
Biz emaneti göklere ve yere ve dağlara teklif ettik, onlar onu yüklenmeden hemen çekindiler ve ondan korkuya düştüler ve onu insan yüklendi. Şüphe yok ki o, çok zalim, çok bilgisiz oldu.
|
Ömer Öngüt
|
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korkup endişeye düştüler. Onu insan yüklendi. Çünkü insan çok zâlim ve çok câhildir.
|
Şaban Piriş
|
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insan yüklendi. O, zalim ve cahil oldu.
|
Sadık Türkmen
|
ŞÜPHESİZ Biz emâneti[*]; [*] Başka şeyler için değil, insanların ortak işlerinin yapılabilmesi için
emâneti insana teklif eder. (iktidarı, yönetimi, kamu hizmetlerini, aklı, özgürlüğü) göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu ancak insan yüklendi. Çünkü o (kendine karşı) çok zalimdir, çok cahildir.
|
Seyyid Kutub
|
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, sorumluluğundan korktular. Pek zalim ve cahil olan insan onu yüklendi.
|
Suat Yıldırım
|
Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir.
|
Süleyman Ateş
|
Biz emâneti, göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmekten kaçındılar, on(un sorumluluğun)dan korktular; onu insan yüklendi; (fakat onun ağır sorumluluğunu tam kavrayamadı) doğrusu o, çok zâlim, çok câhildir.
|
Süleymaniye Vakfı
|
Biz emaneti[1*]; göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkup titrediler. Onu insan yüklendi. O da çok zalimleşti[2*] ve kendine hakim olamadı[3*]. .
[1*] Emanet : ..
[2*] Bu ayetteki nakıs fiil olan كان ‘ye صار = dönüştü; anlamı verilmiştir.
[3*] Emanet
حم (1) عسق (2)
كَذَلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (3)
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (4)
تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِي الْأَرْضِ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ [الشورى : 1 –
لَوْ أَنْزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ [الحشر : 21]
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ [الدخان : 29]
5]
|
Tefhim-ul Kuran
|
Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
|
Ümit Şimşek
|
Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk. Onlar korktular ve yüklenmekten kaçındılar; insan ise onu yükleniverdi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.
|
|