Abdulbaki Gölpınarlı
|
Ne bir can dostu.
|
Abdullah Parlıyan
|
ne de candan bir dostumuz.
|
Adem Uğur
|
''Ne de yakın bir dostumuz''.
|
Ahmed Hulusi
|
"Güveneceğimiz bir dostumuz da yok. "
|
Ahmet Tekin
|
'Yakın bir dost da yok.'
|
Ahmet Varol
|
Candan bir dostumuz da yok.
|
Ali Bulaç
|
"Ne de candan, yakın bir dost."
|
Ali Fikri Yavuz
|
Ne de yakın bir dost...
|
Ali Ünal
|
“Ne de candan bir dostumuz.
|
Bayraktar Bayraklı
|
(96-102) Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
Bekir Sadak
|
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.
|
Celal Yıldırım
|
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...
|
Cemal Külünkoğlu
|
(100-101) “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”
|
Diyanet İşleri (eski)
|
(96-102) Orada putlarıyla çekişerek: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak' derler.
|
Diyanet Vakfi
|
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.
|
Edip Yüksel
|
“Ne de yakın bir dostumuz.”
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Ne de yakın bir sadîk
|
Erhan Aktaş
|
“Gerçek bir dostumuz da.”
|
Gültekin Onan
|
"Ne de candan, yakın bir dost."
|
Hakkı Yılmaz
|
(96-102) Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”
|
Harun Yıldırım
|
“Ne de yakın bir dost.”
|
Hasan Basri Çantay
|
«ne de candan bir dost yok».
|
Hayrat Neşriyat
|
(100-101) 'Şimdi artık bizim, ne şefâatçilerimiz, ne de yakın bir dostumuz vardır!'
|
İbni Kesir
|
Ve sıcak bir dostumuz da yoktur.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Ve (bizim için) sadık bir dost yoktur.
|
Kadri Çelik
|
“Ne de şefkatli bir dost!”
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
(100-101) Refakat edecek bize, ne bir şefaatçi var. Ne de bizim için candan bir dost vardır.
|
Mehmet Okuyan
|
Yakın bir dost da yok.
|
Muhammed Celal Şems
|
“Samimi bir dostumuz (da) bulunmamaktadır.”
|
Muhammed Esed
|
ne de candan bir dostumuz.
|
Mustafa Çevik
|
92-102 Cehennemi hak edenlere, “O peşine düşüp, kullukta kusur etmediğiniz ilahlarınız şimdi nerede? Bakalım onların kendilerine ya da size yardıma güçleri yetecek mi?” denilecek. Sonunda hem onlar hem de bilinçsizce onların peşlerinden gidenler, hep birlikte iblisin avanesi olarak cehennem ateşine atılacaklar. Ve orada birbirlerini suçlayarak, “Vallahi biz dünyada iken, büsbütün sapıklık içinde yaşamışız, sizin gibi yaratılmışların uydurduğu hayat nizamlarına uyup, sizi âlemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk, dolayısı ile bizi siz saptırdınız, şirki, küfrü hayat nizamı halinde bize kabullendirdiniz. Fakat bugün ne bize arka çıkabiliyor, ne de dostluk gösterebiliyorsunuz. Keşke dünya hayatına tekrar dönme imkânımız olsa da, biz de Allah adına, peygamber ve kitaplarla yapılan
davete iman edip teslim olanlardan olabilsek.” diyerek pişmanlık içinde kıvranacaklar.
|
Mustafa İslamoğlu
|
ne de yürekten bir dost.
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
(100-101) «Artık bize ne şefaat edicilerden var. Ne de yakın bir dost var.»
|
Ömer Öngüt
|
“Sıcak bir dostumuz da yoktur. ”
|
Şaban Piriş
|
Sıcak bir dost da yok..
|
Sadık Türkmen
|
Sıcak, candan bir dostumuz da yoktur!
|
Seyyid Kutub
|
Cana yakın bir dostumuz da yok.
|
Suat Yıldırım
|
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"
|
Süleyman Ateş
|
"Ne de sıcak bir dostumuz."
|
Süleymaniye Vakfı
|
Ne de bir can dostu.
|
Tefhim-ul Kuran
|
«Ne de candan, yakın bir dost.»
|
Ümit Şimşek
|
'Ne de candan bir dostumuz.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Ne sıcak, samimi bir dostumuz."
|