Abdulbaki Gölpınarlı
|
Bizi, ancak o mücrimler saptırdı.
|
Abdullah Parlıyan
|
Yine de bizi yoldan çıkaranlar, o günahlara gömülüp giden elebaşılarımız oldu.
|
Adem Uğur
|
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
|
Ahmed Hulusi
|
"Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı. "
|
Ahmet Tekin
|
'Bizi, kesinlikle, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, günahkârlar hak yoldan uzaklaştırıp başımıza buyruk hale getirerek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihimize imkân sağladılar.'
|
Ahmet Varol
|
Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.
|
Ali Bulaç
|
"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."
|
Ali Fikri Yavuz
|
Bizi ancak (kendilerine uyduğumuz bizden önceki) mücrimler sapıttı.
|
Ali Ünal
|
“Ama bizi saptıranlar, hep o hayatları günah hasadından ibaret inkârcı suçlular oldu.
|
Bayraktar Bayraklı
|
(96-102) Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
|
Bekir Sadak
|
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.
|
Celal Yıldırım
|
Ve bizi ancak suçlu günahkârlar saptırdı.
|
Cemal Külünkoğlu
|
Bizi yoldan çıkaran, o suçlulardan başkası değildi.”
|
Diyanet İşleri (eski)
|
(96-102) Orada putlarıyla çekişerek: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak' derler.
|
Diyanet Vakfi
|
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
|
Edip Yüksel
|
“Bizi saptıranlar suçlulardı.”
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
|
Erhan Aktaş
|
“Ve bizi hep o suçlular1 saptırdı.”
1- Önderlerimiz.
|
Gültekin Onan
|
"Bizi suçlu günahkarlardan başka saptıran olmadı."
|
Hakkı Yılmaz
|
(96-102) Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”
|
Harun Yıldırım
|
“Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.”
|
Hasan Basri Çantay
|
«Bizi o mücrimlerden başkası sapdırmadı».
|
Hayrat Neşriyat
|
'Bizi ancak günahkârlar dalâlete düşürdü.'
|
İbni Kesir
|
Ve bizi suçlulardan başka da saptıran olmamıştı.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Ve bizi mücrimlerden (hidayete mani olanlardan) başkası dalâlette bırakmadı.
|
Kadri Çelik
|
“Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.”
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
(98-99) Alemlerin Rabbine sizi eşit tutuyorduk. Bizi saptıranlar o suçlulardan başkası değildir.
|
Mehmet Okuyan
|
Bizi, o suçlulardan başkası saptırmadı.
|
Muhammed Celal Şems
|
“Bizi, suçlular dışında kimse saptırmadı.”
|
Muhammed Esed
|
yine de (sizi tanrılaştırarak) yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep oldu!
|
Mustafa Çevik
|
92-102 Cehennemi hak edenlere, “O peşine düşüp, kullukta kusur etmediğiniz ilahlarınız şimdi nerede? Bakalım onların kendilerine ya da size yardıma güçleri yetecek mi?” denilecek. Sonunda hem onlar hem de bilinçsizce onların peşlerinden gidenler, hep birlikte iblisin avanesi olarak cehennem ateşine atılacaklar. Ve orada birbirlerini suçlayarak, “Vallahi biz dünyada iken, büsbütün sapıklık içinde yaşamışız, sizin gibi yaratılmışların uydurduğu hayat nizamlarına uyup, sizi âlemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk, dolayısı ile bizi siz saptırdınız, şirki, küfrü hayat nizamı halinde bize kabullendirdiniz. Fakat bugün ne bize arka çıkabiliyor, ne de dostluk gösterebiliyorsunuz. Keşke dünya hayatına tekrar dönme imkânımız olsa da, biz de Allah adına, peygamber ve kitaplarla yapılan
davete iman edip teslim olanlardan olabilsek.” diyerek pişmanlık içinde kıvranacaklar.
|
Mustafa İslamoğlu
|
ne ki bizi saptıran, yalnızca günahı hayat tarzı haline getiren şu kimselerdi;
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
«Ve bizi ancak o mücrimler sapıtmış oldular.»
|
Ömer Öngüt
|
“Bizi ancak günahkârlar saptırdı. ”
|
Şaban Piriş
|
Bizi hep o günahkarlar şaşırtmıştı.
|
Sadık Türkmen
|
Bizi suçlulardan başkası saptırmadı.
|
Seyyid Kutub
|
Bizi ağır suçlular yoldan çıkarmışlardır.
|
Suat Yıldırım
|
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"
|
Süleyman Ateş
|
"Ama bizi saptıran o suçlulardır."
|
Süleymaniye Vakfı
|
Bizi yoldan çıkaranlar, şu günahkârlardan başkası değildir.
|
Tefhim-ul Kuran
|
«Bizi suçlu günahkârlardan başka saptıran da olmadı.»
|
Ümit Şimşek
|
'Fakat bizi o mücrimler saptırdı.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
"Bizi saptıran, o suçlulardan başkası değildi."
|