Abdulbaki Gölpınarlı
|
Yahut da derin bir denizi kaplayan karanlıklara benzer; onu bir dalgadır, sarmıştır, üstüne bir dalga daha gelir, daha üste de bulut çökmüştür, karanlıklar, karanlıklar üstüne yığılmıştır, öylesine ki elini çıkarsa onu bile nerdeyse göremez ve Allah, kime nur vermemişse artık bir nur yoktur ona.
|
Abdullah Parlıyan
|
Yahut da o kâfirlerin tüm yapıp ettikleri, veya duygu ve düşünceleri, engin bir denizin kopkoyu karanlıkları gibidir. Öyle bir deniz ki, üst üste dalgalar ve tepesindeki kara bulutlar, o karanlığı daha da artırıyor. Kat kat, üst üste karanlıklar, öyle ki, insan elini çıkarıp baksa, neredeyse kendi elini dahi göremez. Öyle ya, Allah'ın aydınlatmadığı kimse için ışık bulma umudu yoktur.
|
Adem Uğur
|
Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.
|
Ahmed Hulusi
|
Yahut (onun yaşantısının getirisi), derin bir denizdeki karanlıklar gibidir ki, onu bir dalga kaplar, onun üstüne de başka bir dalga (onu bürür), bu ikinci dalganın üstünde de bulutlar! Birbirinin üstünde karanlıklar! (İçinde bulunan) elini dışarı çıkarsa, neredeyse onu göremez. . . Allâh kimde nur (ilim) oluşturmamışsa (artık) onun nuru (ilmi) olmaz!
|
Ahmet Tekin
|
Yahut inkâr edenlerin, küfre saplananların amelleri engin, derin dalgalı bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Peş peşe kopan dalgalar, dalgaların üstündeki kara bulutlar, tehlikeyi daha da artırır. Her taraf üst üste teşekkül eden zifiri karanlıklarla kaplıdır. İnsan elini öne doğru uzatsa, neredeyse elini göremez. Bir kimseye Allah nur vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.
|
Ahmet Varol
|
Yahut (onların amelleri) engin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Onun üstünü bir dalga bürümüştür, onun üstünde bir dalga onun üstünde de bir bulut vardır. Birbiri üstüne (yığılmış halde) karanlıklar. Elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Allah kime nur vermemişse artık onun için nur yoktur.
|
Ali Bulaç
|
Ya da (inkâr edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.
|
Ali Fikri Yavuz
|
Yahud (kâfirlerin amelleri, fesad ve boşuna oluş bakımından) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O denizi bir dalga bürüyor; üstünden bir dalga daha. (Gökte de yıldızları kaplayan) bulut var. Bunlar birbiri üstüne yığılmış karanlıklardır ki, kendisi elini çıkarsa, onu göremiyecek kadar... (İşte kâfirlerin amelleri de, hiç bir işe yaramıyan ve fayda temin etmiyen bu karanlıklar gibidir. Kâfir, kalbindeki koyu karanlık sebebiyle hakkı göremez ve hidayete eremez). Allah, kime hidayet yaratmazsa, artık onun için hiç bir nur yoktur.
|
Ali Ünal
|
(O küfredenlerin bütün yaptıkları) derin bir denizi kaplamış yoğun karanlıklara da benzer ki, dalga dalga üstüne ve en yukarıda da kapkara bulutlar. Birbiri üstüne kat kat karanlıklar. Bu karanlıklar içinde insan, elini dışarı uzatacak olsa neredeyse onu bile göremeyecek. Allah her kime nur nasip buyurmamışsa, onun için herhangi bir nur söz konusu olamaz ki!
|
Bayraktar Bayraklı
|
Yahut engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu, üst üste dalgalar ve dalgaların üstünde bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar, insan elini dışarı çıkarttığı zaman, neredeyse onu göremez bile. Allah'ın ışık vermediği kimsenin ışığı olmaz.
|
Bekir Sadak
|
Veya egin denizin karanliklarina benzer. Onu ustuste dalgalar ve dalgalarin ustunde de bulutlar orter; karanliklar ustunde karanliklar; insan elini uzattigi zaman, nerdeyse onu bile goremez. Allah'in nur vermedigi kimsenin nuru olmaz. *
|
Celal Yıldırım
|
Veya (küfre sapanların işleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer ; üstüste dalgalar ve onun üstünde birbiri üstüne karanlık bulutlar çökmüş vaziyettedir; elini çıkardığında neredeyse onu bile göremez. Allah kime nûr vermemişse, onun için nûr yoktur.
|
Cemal Külünkoğlu
|
Yahut (inkârcıların küfür içindeki eylemleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var ve böylece karanlıklar üstüne karanlıklar. (Orada bulunan kimse) elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. (İnkârcılar, kalplerindeki koyu karanlık sebebiyle hakkı göremez ve hidayete eremez.) Allah'ın aydınlatmadığı kimse için ışık (bulma umudu) yoktur!
|
Diyanet İşleri (eski)
|
Veya derin denizin karanlıklarına benzer. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar; insan elini uzattığı zaman, nerdeyse onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz.
|
Diyanet Vakfi
|
Yahut (o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları) engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.
|
Edip Yüksel
|
Yahut, yoğun bir sisle birlikte dalga üstüne dalganın örttüğü engin bir denizin ortasındaki karanlıklara benzer. Üstüste yığılmış karanlıklar… İnsan elini uzattığı zaman nerdeyse onu bile göremez. ALLAH’ın ışıktan yoksun bıraktığı kimsenin hiçbir ışığı olamaz.
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Yâhud derin bir denizdeki zulümât gibidir, onu bir dalga bürüyor, üstünden bir dalga, üstünden bir bulut, öyle zulümât ki birbiri üstüne, elini çıkardığı vakıt onu görmesi ihtimali yok, her kime de Allah, bir nûr yapmamışsa artık onun için hiç nûr yoktur
|
Erhan Aktaş
|
Veya derin denizlerdeki karanlığa benzer. Onu, üzerinde bulutlar olan üst üste dalgalar kuşatmıştır. Elini göremeyecek kadar, karanlık üstüne karanlık. Allah’ın aydınlığıyla aydınlanmamış bir kimse için başka aydınlık yoktur.
|
Gültekin Onan
|
Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Tanrı kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.
|
Hakkı Yılmaz
|
(39,40) Ve kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişiler; onların amelleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder, ona vardığında da orada herhangi bir şey bulamaz. Yanında Allah'ı bulmuştur. Sonra da Allah ise onun hesabını tastamam ödemiştir. Allah, hesabı çok çabuk görür. Yahut çok derin, engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; onu dalga üstüne dalga kaplamakta; üstünde de bulut vardır. Birbiri üstüne karanlıklar... Kime, elini çıkarıp uzatsa, nerdeyse onu dahi göremez. Ve Allah, kime nûr vermemişse, artık o kimse için nûrdan herhangi bir şey yoktur.
|
Harun Yıldırım
|
Yahut engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanlıklar... İnsan, elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.
|
Hasan Basri Çantay
|
Yahud (kâfirlerin ameli) öyle derîn bir denizdeki karanlıklar gibidir ki onu (o denizi) bir dalga kaplayıp bürümekdedir. Bunun üstünde bir dalga, onun üstünde de bir bulut. (Hulâsa) birbiri üstüne (yığılmış tabaka tabaka) karanlıklar. (Hani) o (raya düşen bir kimse) elini çıkardığı vakit hemen hemen bunu bile göremez. Allah kime nuur vermemişse artık onun için bir ışık yokdur.
|
Hayrat Neşriyat
|
Veya (onların amelleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir; (öyle ki) onu (o denizi) bir dalga örtüyor, onun üstünden bir dalga daha, onun da üstünden bir bulut(örtmektedir). Birbiri üstüne (yığılmış) karanlıklar! (İnsan) elini çıkarsa, neredeyse onu dahi göremez. İşte Allah kime bir nûr vermemişse, artık onun için hiçbir nûr olmaz.
|
İbni Kesir
|
Veya engin bir denizdeki karanlıklara benzer. Onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Karanlıklar üstünde karanlıklar. Elini uzattığı zaman; neredeyse onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin, asla nuru olmaz.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Veya derin denizdeki karanlıklar gibidir. Onun üstünü, dalga üstüne dalga kaplar. Onun üzerinde de bulutlar vardır. Karanlık üstüne karanlıktır, elini çıkarttığı zaman neredeyse onu göremez. Ve Allah, kime nur kılmamışsa (vermemişse) artık onun için bir nur yoktur.
|
İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu
|
Veya engin bir denizdeki karanlıklara benzer. Onu dalga üstünde dalga kaplıyor. Üstünde de bulut. Birbiri üstüne karanlıklar. Elini çıkartan neredeyse onu bile göremeyecek. Allah’ın ışık vermediğine hiçbir ışık bulunamaz.
(Denizlerin 200 metre kadar altına inildiğinde karanlık bir ortama varılır. 1000 metre seviyesindeki derinliğe inildiğinde buranın Dünya’nın en karanlık yeri olduğunu söylemek doğru olacaktır. 200 metrenin altındaki ortamda ayetlerin ifadesine uygun bir şekilde “elini çıkartanın neredeyse kendi elini göremeyeceği” bir ortam mevcuttur. Gerçekten de engin denizlerin, okyanusların altı zifiri karanlık bir yapıdadır. Denizlerin üst kısmı günün en aydınlık zamanını yaşarken bile, denizin 200 metre altı yine kapkaranlıktır. ... Güneş’ten gelen ışınlar bulutlara çarparak kırılmakta, burada bir miktar ışık kaybı olmaktadır. Denizlerin yüzeyine gelen ışık, derinlere gittikçe ışık spektrumundaki ayrışması gibi ayrışmaktadır. İlk tabaka ışığın sarı kısmını, ikinci tabaka ışığın yeşil kısmını tutmakta, bu böyle devam etmekte, en son yedinci aşamada artık ışığın mavi kısmı da kalmamaktadır. Böylece denizin derinliklerine indikçe ışık tamamen yok olmaktadır. )
|
Kadri Çelik
|
Ya da (kâfirlerin amelleri) üstünü bir dalganın kapladığı, onun üstünde de bir dalga olduğu ve onun da üstünde bir bulutun bulunduğu engin bir denizdeki karanlıklara benzer. (Bunlar adeta) Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar! Elini çıkardığında (kâfir kimse) neredeyse onu bile göremez! Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
Reddedip inkar edenlerin amelleri, engin denizlerin derin karanlıklarına benzer. Nasıl ki üstünü bir dalga kaplar. Onun üstünde bir dalga, üstünde de bulut vardır. Üst üste karanlıklarda kendi elini bile çıkarsa kendi elini bile göremeyecektir. (Rab olan) Allah kime nur vermemişse, artık onun için hiç bir nur yoktur.
|
Mehmet Okuyan
|
Veya (o kâfirlerin davranışları) derin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir; (öyle) ki onu dalga üstüne dalga kuşatıyor; üzerinde de (bir) bulut; birbiri üstüne karanlıklar. (İnsan), elini çıkar(ıp bak)sa, neredeyse onu bile göremez. Allah bir kimseye nûr (ışık) vermemişse, artık onun hiçbir nuru olmaz.
|
Muhammed Celal Şems
|
Yahut (o kâfirlerin yaptıkları,) derin bir denizin içindeki karanlıklara benzer. Bir dalganın üzerini (başka) bir dalga kaplar. Onun üzerinde (de) bulutlar bulunur. (Bunlar) birbirlerini örten karanlıklardır. (İnsan) kendi elini çıkardığında, (tüm çabalarına rağmen) onu göremez. Allah kimin için nur hazırlamazsa, o (başka hiçbir yerde de) nur bulamaz.
|
Muhammed Esed
|
Yahut (onların yapıp ettikleri) engin bir denizin kopkoyu karanlıkları gibidir; (öyle bir deniz ki) üst üste kopan dalgalar ve tepedeki (kara) bulutlar o karanlığı daha da arttırıyor: kat kat, üst üste karanlıklar..! (öyle ki, ) insan, çıkarıp (baksa), neredeyse kendi elini dahi göremez; öyle ya, Allah'ın aydınlatmadığı kimse için ışık (bulma umudu) yoktur!
|
Mustafa Çevik
|
39-40 Müşrik ve kâfirlerin iyilik adına yapıp ettikleri ise, çöldeki seraba benzer, susuzluktan içi yanmış kimse, onu su sanır fakat ona doğru koşup yaklaşınca bir damla su bile bulamaz, ama onun yerine karşısında Allah’ı bulur. Allah da onun hesabını eksiksiz görüp, hak ettiği cezasını verir. Allah hesabı çok çabuk görendir. Böylelerinin durumu, aynı zamanda denizin dibindeki karanlıklara da benzer, onu kat kat dalgalar kaplamıştır. Üstlerine kara bulutlar çökmüştür, insan kendi elini görmek isterse onu bile göremez haldedir. İşte Allah’ın nuru Kur’an’a sırtını dönüp, onunla aydınlanmak istemeyenlerin durumu böyledir. İnsana Allah’tan başka ışık kaynağı sunacak yoktur.
|
Mustafa İslamoğlu
|
Veya (onların yapıp ettikleri) bir okyanusun derin karanlıkları gibidir; onu üst üste dalgalar kuşatmıştır, derken üstüne (bir de) kara bulutlar... Birbiri üstüne binmiş, kopkoyu, zifiri karanlıklar... kişi çıkarıp baksa, neredeyse elini dahi göremeyecek durumda: nitekim bir kimseyi Allah aydınlatmamışsa, onun asla aydınlıktan nasibi olamaz!
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
Yahut (onların amelleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir ki, o denizi bir dalga bürür, üstünden bir dalga (bir bulut) ihata eder. Bunlar, bazısı bazısı üstünde olan zulmetlerdir. Elini çıkardığı zaman onu görmeğe yaklaşamaz. Ve her kim için ki, Allah bir nûr nasib kılmamıştır. Artık onun için nûrdan bir şey yoktur.
|
Ömer Öngüt
|
Veya engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter. Karanlıklar üstünde karanlıklar. . . İnsan elini çıkarıp uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Allah kime nur vermemişse onun nuru yoktur.
|
Şaban Piriş
|
Veya engin bir denizdeki karanlıklar gibidir. Onun üstünü bir dalga örter. Onun üstünü de başka bir dalga. Onun da üstünde bir bulut vardır. Karanlıklar üstünde karanlıklar. Elini çıkarsa, neredeyse onu bile göremez. Allah’ın nur vermediği kimsenin asla bir nuru olamaz.
|
Sadık Türkmen
|
Yahut (inkârcıların küfür içindeki halleri), derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne karanlıklar. İnsan elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Allah kime nur vermez; (zina edenlere, ortak koşanlara, gerçeği gizleyenlere, iki yüzlülere, tövbe edip düzelmeyenlere), işte onlar için; ‘nur’ (yüzünde güzellik, ışık) diye bir şey yoktur.
|
Seyyid Kutub
|
Kâfirlerin amellerinin bir başka benzeri engin bir denizin karanlıklarıdır. Bu denizi üstüste binen dalgalar ve dalgaları da bulut örter. Orada karanlıklar üstüste binmiştir. Öyle ki insan elini uzatsa onu farkedemez bile. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olamaz.
|
Suat Yıldırım
|
Yahut o kâfirlerin duygu, düşünce ve davranışları derin bir denizdeki yoğun karanlıklara benzer. Öyle bir deniz ki onu, dalga üstüne dalga kaplıyor... Üstünde de koyu bulut. Üst üste binmiş karanlıklar... İçinde bulunan insan, elini uzatsa nerdeyse kendi elini bile göremiyor. Öyle ya, Allah birine nûr vermezse artık onun hiçbir nûru olamaz.
|
Süleyman Ateş
|
Yahut (Onların işleri) engin bir denizdeki karanlıklar gibidir: (Bir deniz) Ki üstünü bir dalga, örtüyor, onun üstünden bir dalga onun üstünden de bir bulut (örtmektedir). Birbiri üstüne yığılmış karanlıklar. (İçinde bulunan kimse) Elini çıkarsa neredeyse onu dahi göremez. Allâh bir kimseye nur vermemişse artık onun nuru olmaz.
|
Süleymaniye Vakfı
|
Onların işleri dalgalı bir denizdeki karanlıklara da benzer; (geminin) üstünü bir dalga örtmüştür. Üstünde bir dalga daha onun da üstünde bulut vardır. Üst üste yığılmış karanlıklar! Elini kaldırsa göremeyecek gibidir. Allah’ın ışık vermediği kimsenin ışığı olmaz.
|
Tefhim-ul Kuran
|
Ya da (küfredenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse, artık onun için nur yoktur.
|
Ümit Şimşek
|
Yahut onların hali denizin karanlıklarına benzer ki, onu üst üste dalgalar örtmüş, dalgaları da bulutlar kaplamıştır. İşte üst üste binmiş karanlıklar... Öyle ki, elini uzatsa göremez. Eğer Allah bir kimseye nur vermemişse, artık onun için hiçbir nur yok demektir.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Onların amelleri, engin denizdeki karanlıklara da benzer. Üst üste dalgaların kapladığı bir deniz. Daha üstünde de bulutlar var. Birbiri üstüne karanlıklar... Elini çıkarsa göremeyecek halde. Allah'ın ışık vermediği kişiye hiçbir ışık bulunamaz.
|