Abdulbaki Gölpınarlı
|
Onların uğrayacakları azâbı, mukadder bir zamana kadar geciktirirsek, bunun teahhuruna da sebep nedir derler. Bilin ki onlara azâbın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musîbet, onları çepeçevre kuşatır.
|
Abdullah Parlıyan
|
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, “Onu engelleyip alıkoyan nedir?” diyecekler. Bilin ki, azap onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey, onları çepeçevre kuşatmış olacaktır.
|
Adem Uğur
|
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
|
Ahmed Hulusi
|
Andolsun ki, eğer azabı onlardan belirli bir süre ertelesek; kesinlikle: "Onu tutan nedir?" derler. . . Kesin olarak bilin ki! Onlara geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir! Alay etmekte oldukları şey her yönden onları kuşatmıştır.
|
Ahmet Tekin
|
Eğer biz onlara azâbı belli bir süre ertelesek, andolsun:'Onun hemen gerçekleşmesini engelleyen nedir?' derler. Bilin ki, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Alay edip durdukları şeylerin gücü de kendilerini abluka altına almış olacaktır, işlerini bitirecektir.
|
Ahmet Varol
|
Onlardan azabı sayılı bir süre için geciktirsek mutlaka: 'Onu alıkoyan nedir?' derler. Haberiniz olsun ki, o geldiği gün artık kendilerinden geri çevrilmez ve alaya aldıkları şey onları kuşatmış olur.
|
Ali Bulaç
|
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
|
Ali Fikri Yavuz
|
Eğer ilerideki belirli bir müddete kadar kendilerinden azabı geciktirirsek, o vakit de muhakkak (alay tarzında) şöyle derler: “- Bu azabın inişini engelliyen nedir?” Bilsinler ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden çevrilecek değildir. O alay ettikleri azab da kendilerini sarmış bulunacaktır.
|
Ali Ünal
|
Kendisiyle onları tehdit ettiğimiz azabı üzerlerine hemen göndermeyip, (birtakım sebep ve hikmetler gereği) belli bir süre için ertelesek, (alaylı alaylı,) “Bu azabı tutan nedir ki, gelmiyor?” derler. İyi bilin ki, o azap başlarına geldiği gün artık onlardan geriye çevrilecek değildir ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.
|
Bayraktar Bayraklı
|
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelersek, elbette, “Onun gelmesini engelleyen nedir?” derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatmış olacaktır.
|
Bekir Sadak
|
And olsun ki, onlarin azabini sayili bir sureye kadar ertelesek, «Onu alikoyan nedir?» derler. Bilin ki, onlara azap geldigi gun, artik geri cevrilmez; alaya aldiklari sey onlari mahvedecektir. *
|
Celal Yıldırım
|
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.
|
Cemal Külünkoğlu
|
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak: “Onu engelleyip alıkoyan nedir?” diyecekler. Bilin ki azap onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.
|
Diyanet İşleri (eski)
|
And olsun ki, onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, 'Onu alıkoyan nedir?' derler. Bilin ki, onlara azab geldiği gün, artık geri çevrilmez; alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
|
Diyanet Vakfi
|
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka «Onun gelmesini engelleyen nedir?» derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
|
Edip Yüksel
|
Onlardan azabı belli bir süre için ertelesek, “Onu tutan nedir?“ derler. Doğrusu, onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilemez ve alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır
|
Ve eğer ilerideki sayılı bir müddete kadar kendilerinden azâbı te'hır edersek o vakıt da mutlak şöyle derler: onu ne men'ediyor? O, onlara geleceği gün kendilerinden çevrilecek değildir, ve o istihzâ ettikleri şey, kendilerini sarmış bulunacaktır
|
Erhan Aktaş
|
Eğer, bir ümmet1 için azabı onlardan belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, “Bunu engelleyen şey nedir ki?” derler. Bilesiniz ki, onlara azap geldiği gün, artık geri çevrilmez. Alaya aldıkları azap onları kuşattır.
1- Topluluk, aynı inanca mensup insanlar topluluğu.
|
Gültekin Onan
|
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir ümmete (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
|
Hakkı Yılmaz
|
Ve eğer Biz bunlardan azabı belli bir önderli toplum oluşana kadar erteleyecek olursak, o zaman da, “Onu engelleyen nedir ki?” diyecekler. Haberiniz olsun! O azap, onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmıştır.
|
Harun Yıldırım
|
Andolsun, eğer onlardan azabı sayılı bir vakte kadar ertelesek, mutlaka: “Onu alıkoyan nedir?” derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir. Alay etmekte oldukları şey de onları çepeçevre kuşatacaktır.
|
Hasan Basri Çantay
|
Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir müddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara geleceği gün kendilerinden döndürülecek değildir. Eğlenceye alageldikleri şey (azâb) onları çepçevre kuşatacakdır.
|
Hayrat Neşriyat
|
Ve and olsun ki onlardan azâbı sayılı bir müddete kadar ertelesek, mutlaka: 'Ona (o azâbın gelmesine) mâni' olan nedir?' derler. Dikkat edin! (O azab) onlara geleceği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir ve kendisiyle alay etmekte oldukları (azab), onları kuşatmış olacaktır.
|
İbni Kesir
|
Sayılı bir müddete kadar üzerlerinden azabı erteleyecek olsak mutlaka: Bunu alıkoyan da ne? derler. Dikkat edin, o geldiği gün, onlardan asla dönmeyecek, alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
|
İskender Evrenosoğlu
|
Ve eğer bir ümmete azabı, (onlardan) belli bir süre ertelesek (tehir etsek), mutlaka: “Onu tutan (men eden) nedir?” derler. Onlara azap geldiği gün, onlardan uzaklaştırılacak değil. (Öyle) değil mi? Onunla alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı (ihata etti).
|
Kadri Çelik
|
Hiç şüphesiz onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, muhakkak “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
|
Mehmet Ali Eroğlu
|
Uğrayacakları azabı, mukadder edilmiş vakte kadar ertelesek şöyle derler: (Doğrudan gelse ya,) bu azabı alıkoyan nedir? Haberiniz olsun. O gelecektir Hakikaten o geldikten sonra geri çevrilecek de değildir. Alaya aldıkları şeyler Üzerlerine elbette hakkıyla gelip, onları çepeçevre kuşatmış olacaktır.
|
Mehmet Okuyan
|
Onlardan azabı sayılı (belirli) bir süreye kadar ertelesek, mutlaka “Onu(n gelmesini) engelleyen nedir?” derler. Dikkat edin! Kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatmış (olacak)tır.
|
Muhammed Celal Şems
|
Eğer Biz, tayin edilen süreye kadar onlardan azabı geciktirirsek, onlar mutlaka, “Bunun (gelmesine) engel olan nedir?” diyecekler. İyi dinleyin! O (azap) onlara geldiği gün, onlardan asla uzaklaştırılmayacak ve alay ettikleri (de) kendilerini kuşatacaktır.
|
Muhammed Esed
|
Ve ayrıca, onların (hak ettiği) azabı (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakte kadar ertelesek hemen şöyle derler: "Onun (hemen gerçekleşmesini) önleyen ne?" Bilin ki, o Gün (o sözü geçen azap) onların başına geldiği zaman, onu kendilerinden uzak tutacak hiçbir güç olmayacak; ve alay edip durdukları şey onları kuşatıp bunaltacaktır.
|
Mustafa Çevik
|
7-8 Allah gökleri ve yeri altı evrede yarattı, sonra suyu yaratıp, ilmini ve kudretini su üzerinde tecelli ettirerek tüm canlıların özünü de sudan yarattı ve hükümranlığını sudan yarattıkları üzerinde tesis ederek hayatlarını yasalara bağlayıp nizamlarını kurdu. Daha sonra da sizden hanginizin davetine uyacağını sınamak için amellerinizle ilgili sınırlar belirleyip tercihlerinizle baş başa bıraktı. Ey Peygamber! “Şimdi senin, insanlara öldükten sonra tekrar diriltilip, dünya hayatınızı yaşayış biçiminizden hesaba çekileceksiniz.” deyişinle birlikte insanların bir kısmı “Bunlar bizi büyülemek için söylenmiş, aslı olmayan sözler.” diyeceklerdir. Onların hak ettikleri azabı bir süre ertelesek, bu sefer de “Tehdit edildiğimiz azap gelecekse hemen gelsin de görelim” derler. Acaba, onunla karşılaştıkları gün de böyle diyebilecekler mi? O Gün azabı başlarından savabilecek hiçbir güç yoktur ve nihayet alay ettikleri azap, onları çepeçevre kuşatmış, artık iş işten de çoktan geçmiştir.
|
Mustafa İslamoğlu
|
Ve eğer onların cezasını sayılı bir süreye ertelesek, hemen "Onu tutan mı var?" derler. Bakın, o gün geldiğinde, onu onlardan savuşturacak hiçbir güç olmayacak; dahası, alaya aldıkları gerçek onları çepeçevre kuşatacak.
|
Ömer Nasuhi Bilmen
|
Ve andolsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir müddete kadar geri bırakacak olsak elbette diyeceklerdir ki: «Onu men eden nedir?» Haberiniz olsun ki, onlara geleceği gün, kendilerinden bertaraf edilecek değildir ve kendisiyle istihzâda bulundukları şey, onları ihata edecektir.
|
Ömer Öngüt
|
Andolsun ki biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek: “Onu alıkoyan nedir?” derler. İyi bilin ki onlara azap geldiği gün, bir daha geri döndürülmez. Alaya aldıkları şey de onları çepeçevre kuşatır.
|
Şaban Piriş
|
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelersek: -O'nu engelleyen nedir? derler. Dikkat edin. Alay ettikleri şey onlara geldiği gün; onlardan hiç ayrılmaz ve onları çepeçevre içine alır.
|
Sadık Türkmen
|
Eğer onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek; “O azabı tutan nedir?” derler. İyi bilin ki; azap onlara geldiği gün, onlardan geri çevrilir değildir! Ve alay edip durdukları şey onları kuşatmış olur.
|
Seyyid Kutub
|
Eğer onların azabını belirli bir sürenin sonuna ertelersek, 'Bu azabı bizden alıkoyan nedir?' derler. Haberleri olsun ki, azabımızla yüzyüze geldiklerinde onu hiç kimse başlarından savamaz, böylece alay konusu ettikleri akıbetin pençesine düşerler.
|
Suat Yıldırım
|
Şayet biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir zamana kadar ertelersek: "Bu azabı alıkoyan sebep nedir?" derler. İyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.
|
Süleyman Ateş
|
Andolsun onlardan azâbı sayılı bir ümmete (belli bir süreye) ertelesek, "Onu tut(up bize gelmesine engel ol)an nedir?" derler. İyi bilin ki, o (azâb) başlarına geldiği gün, bir daha onlardan geri çevrilmez ve alay ettikleri şey, kendilerini kuşatmış olur.
|
Süleymaniye Vakfı
|
Onlara vereceğimiz azabı belli bir süre ertelesek “Onu tutan ne ki?” derler. Şunu bilin ki azap geldiği gün onlardan savılacak değildir. Hafife aldıkları o şey başlarına gelecektir.
|
Tefhim-ul Kuran
|
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelersek, mutlaka: «Onu akılkoyan nedir?» derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
|
Ümit Şimşek
|
Onlara göndereceğimiz azabı belirli bir zamana erteleyecek olsak, bu defa da 'Onu alıkoyan ne?' derler. Heyhat! Azap başlarına geldiği gün, bir daha asla geri çevrilecek değildir; artık alaya aldıkları şey kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
|
Yaşar Nuri Öztürk
|
Ve eğer onlardan azabı, belirlenmiş bir süreye kadar ertelesek, mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Onu erteleyen de ne?" Gözünüzü açın, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini sarmış olacaktır.
|