Kur'an'da Te'vil Kavramı

Kur'an'ı anlama usulü açısından Te'vil kavramı çok önemli bir kavram. Gelişmeleri, olayları, satır aralarını okuyabilmek, perde arkasını görebilmek, geleceğe dair bir takım planlamalar yapmak, kevni (yaratılan) ayetleri anlayabilmek gibi meselelerde kullanılıyor bu kavram.

Kur'an'da sadece 17 yerde geçen Te'vil kavramı, Al-i İmran, Nisa, Araf, Yunus, Yusuf, Kehf ve İsra surelerinde kullanılıyor. En yoğun kullanımı ise Yusuf suresindedir. Türkçemizde de kullanılan bu kelime, yorumlamak manasında kullanılıyor (Bkz. TDK). Kelimenin kök anlamında da yorumlama dışında, bağlantıları ortaya koyma, olayların arkaplanı anlamak, izah etmek gibi manalar vardır. Yine Türkçemizde kullanılan meal kelimesiyle, ayetlerin birebir tercümesinden ziyade, o ayetde kastedilen şeyin tevili kastediliyor.

Geleneksel anlayışda bir ayetin tefsiri kesinlik arzeder, çünkü o ayet hakkında bir rivayete dayanılır ve böylece anlam ortaya çıkmış olur. Tevil ise rivayetin olmadığı yerde muhakemeyle beşeri bir çabayla bir sonuca ulaşmaya deniyor, dolayısıyla Tefsir katti, tevil ise zannidir olarak geçiyor. Örneğin kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi konulardaki beşeri yorumlar hep tevil adı altında ele alınmış. Bir kişi bir tevilini ayete dayandırdığını söylediği zaman, onun tekfir edilemeyeceği söylenerek bir tür koruma içine de girilmiş ve tevil bir tür sığınak olmuştur her türlü görüşe.

“Kitab’ı sana O indirmiştir. Ayetlerin bir kısmı muhkemdir (hüküm bildiren, kısa ve öz ayet); onlar Kitab’ın (Bir konunun anlam kümesinin) ana ayetleridir. Diğerleri müteşabih (muhkeme benzer, konuyu detaylandıran) olanlardır. Kalplerinde eğrilik olanlar, istedikleri te’vili (bağlantıyı) kurup istedikleri fitneyi çıkarmak için Kitap’tan, kendi eğrilikleriyle benzeşene uyarlar. Oysa onun te’vilini (bağlamını) sadece Allah oluşturur. Bu ilimde (metodda) sağlam duruş gösterenler şöyle derler: “Biz, bu ilme (metoda) inandık, hepsi (muhkem de müteşabih de tevil de) Rabbimiz katındadır.” Zikre (doğru bilgiye) sadece dik duruşlu olanlar ulaşabilirler.” (Al-i İmran 7)

Bu ayetde kitabı okuma ve anlama metodunu görüyoruz. Bir konunun tafsilatı için bir ayet muhkem olarak alınır ve müteşabihlere doğru ilerlenir. Böylece bağlantı kurularak konu detaylandırılmış olur. Fakat kalplerinde eğrilik olanlar, ayetler arasında bağlantı değil de, kafalarındaki kurguya uygun ayetler alarak, dindar insanları ikna ederek fitne çıkarırlar. Oysa böyle bir kurguyu sadece Allah oluşturabilir. Bu metod ilmini (Bkz. Kur'an'da İlim Kavramı) ise ayağı sağlam yere basanlar anlayabilir ve böylece zikre (Bkz. Kur'an'da Zikir Kavramı) ulaşırlar.

Bu ayetde de gördüğümüz gibi, tevil insanın kötü niyetle ya da yanlış metodla yapabileceği bir bağlantı kurmadır. Örneğin bir bomba hazırlayan, uçları yanlış bağlasa da, bir bağlantı yani bir tevil oluşturmuş  olur fakat sonuçları hüsrana yol açar. Doğru tevil ise Allah'ın metodla (muhkem-müteşabih) ortaya koyduğu, ayetler arasındaki sağlanan bağlantıdır.

Bir lügat olarak da kullabilecek olan Kur'an'da, Al-i İmran suresinin 7. ayetinde tevile verilen bağlantı anlamı, Kur'an'daki diğer ayetlerden elde edilmiştir. Arapça sözlüklerde de kök anlamıyla döndürmek, irtibat kurmak gibi manalara gelen tevil etmenin Kur'an'daki diğer kullanımlarına bakalım:

"Ey inanıp güvenenler, Allah'a itaat edin, bu elçinin getirdiği kitaba itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah'a ve elçisine götürün.Allah'a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı ve tevili en güzel olandır. (Nisa 59)"

Bu ayetde kullanılan tevil kavramını okuyunca, kelimenin manasını da elde etmiş bulunuyoruz. Üzerinde tartışılan bir mesele olunca, bunun Allah'a ve elçisine götürmemizi istiyor Rabbimiz. Konuyu direkt olarak Allah'a götüremeyeceğimize göre, ayetde belirtildiği gibi resule (Bkz. Kur'an'da Nebi-Resul Kavramı) yani kitaba götürmemiz ve ayetler arasında bağlantı kurmamız gerekiyor. Bu daha hayırlı ve tevili en güzel olandır demek, bunun başka türlü de yapılabiliyor olabileceği demektir. Fakat Allah'a ve ahiret inanıp güvenenler Allah'ın istediği gibi hareket etmelidir ve tevili Allah'ın istediği gibi elde etmelidir, bu da metodla olur. Onun istediği gibi elde etmezsek bu beşeri bir tevil olur ve Al-i İmran suresinde bahsedilen tehlike oluşur. Benzer ifadelerin kullanıldığı Nisa suresinin 83. ayetinde, bu tevili oluşturacak olan kişilere yestenbitunehu dendiğini görüyoruz.

İstinbat ve tevil arasındaki irtibat gibi, tefsir ve tevil arasında da bir irtibat görüyoruz. Kur'an'da sadece bir kere geçen tefsir kelimesi Furkan suresinin 33. ayetinde, Muhammed A.S.'a getirilen örneklere cevaben, en güzel örneklerin Kur'an'da olduğu söylenerek, Nisa suresindeki tevil kullanımları gibi bu en güzel tefsirdir şeklinde kullanılıyor. Dolayısıyla tefsir, tevile örneklendirme metoduyla gitmeyi ifade eder. Bunun bir örneğine Yasin suresinin 78-79. ayetlerinde rastlıyoruz. Allah bir örneğe bir örnek vererek cevap veriyor. Bu da Furkan suresindeki bahsedilen tefsire bir işarettir.

Kur'an'ı Kerim'de kullanılan tevil kelimesinin geçtiği yerleri konulara göre tasnif edecek olursak, olayların tevili, rüyanın tevili, ayetlerin tevili, dünyada yaşanılanlarla ahiretde yaşanacak olayların tevili gibi kullanımlar olduğunu görüyoruz. Örneğin Yusuf suresinin 6. ayetinde, gördüğü rüyayı anlatan Yusuf A.S.'a Yakup A.S.'ın "te’vîlil ehâdîsi" dediğini görüyoruz. Müminun suresinin 44. ayetinden (Ayrıca bkz. Sebe 19) ehadisi kelimesinin efsane, dillendirilmiş olay olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Yusuf suresindeki ayetde ister söz konusu olan görülen rüya, ister başka bir olay olsun, olaylar, ifadeler arasında bir bağlantıdan bahsediliyor. Benzer bir ifade aynı surenin 21. ve 101. ayetlerinde de geçiyor. Dolayısıyla Yusuf A.S.'ın çocukluğunda başlayan olaylar zinciri, aradan epey yaşanan ve yıllar geçtikten sonra sonuca ulaşıyor, bu yüzden tevili (olaylar arasında bağlantı kurma) elde etme konusunda sabrın da önemli olduğu anlaşılıyor (Bkz. Kehf 78).

Yine Yusuf suresinde bu defa melikin gördüğü rüyadan bahsedilirken te’vîlil ahlâmi ifadesi ile tevilin elde edilemediği yani rüyada görülen semboller arasında bağlantı kurulamadığından bahsediliyor (Yusuf 44) ve sonraki ayetde bu bağlantıyı kurabilecek birini tanıyorum diyen zindan arkadaşı söze giriyor.

Bir sözlük olarak da kullanabileceğimiz Kur'an'dan az önceki ayetde geçen Ahlamin kelimesinin anlamını Enbiya suresinin 5. ayetinde görebiliyoruz. Muhammed A.S.'a yönelik olarak, onun sözlerinin ahlamin olduğunu söylüyor Mekke halkı, yani sözlerinin arasında bir bağ yok, kopuk deniyor, tıpkı meliğin rüyasında gördüğü inek, başak gibi birbiriyle bağlı olmayan semboller gibi.

Allah'ın ise Yunus suresinin 37. ayetinden itibaren Allah'ın bu iftiralara cevap verdiğini görüyoruz. Kur'an'ın Allah'tan olduğunu, uydurulan ve ona nispet edilen olmadığı, öncekileri tasdik ettiği ve Allah tarafından tafsil edildiğini anlıyoruz. Bu açıklamadan sonra Allah meydan okuyup, Kur'an'dakine benzer bir sure getirmelerini istiyor ve düştükleri hatanın Kur'an'daki bilgiyi (ilmi) (Bkz. Kur'an'da İlim Kavramı) anlamadan, tevili henüz ortaya çıkmadan yalanlamaları olduğunu görüyoruz (Yunus 39). Arasında bir bağ olmadığını iddia edenlerin, sabretmeleri, bağlantının geleceğini ya da geldiğini ve çaba gösterip, metodu uygulayarak taramaları gerektiği deniyor inkar edenlere. Benzer ayetleri Hud suresinin 13 ve 14. ayetlerinde de görüyoruz.

Buraya kadar ki ayetlerde olayların tevili, rüyanın tevili, ayetlerin tevili gibi konuları gördük. Araf suresinin 53. ayetinde dünya hayatı ve ahiret hayatı ile ilgili olarak tevil kelimesini görüyoruz.

Kehf suresinde Musa ile alim kişi arasında geçen olayların anlatıldığı kıssada iki defa geçiyor tevil kelimesi. 78. ayetde Musa'nın sabredemediği olayların içyüzü (tevil) anlatılırken tevil kelimesi geçiyor. Musa olayları birbiriyle irtibatlandıramadığı için ona bu olaylar Ahlamin (kopuk) denilebilir. Alim kişi olayları açıkladıktan sonra surenin 82. ayetinde olayların tevilinin bu olduğunu belirtiyor.

Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum’un beraber sundukları 31.10.2016 tarihli KÖK (Kur’an’ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.