Nezele kökünden gelen Tenzil ve İnzal Kur'an'da 300e yakın yerde kullanılmaktadır. Kutsal kitapların peygamberlere ilham verilerek, tarihsel ve kültürel faktörlerin de gözetilerek, peygamberlerin ifadesi olduğu, Allah'ın kimseye kitap yollamadığı şeklinde iddialar vardır. Kur'an'ın indirildiğine yapılan vurgu, metnin beşer ürünü olmadığına yapılan bir atıftır. ("Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm" Zümer 1) Enam suresinin 91-93. ayetlerinde yukarıda bahsedilen iddialara her zaman rastlanıldığını görüyoruz: "Allah’ı gereği gibi takdir etmediler. “Allah, insana hiçbir şey indirmedi.” dediler. "
Diğer kutsal kitaplara bakılacak olursa, Tevrat ve İncil'in tek seferde, Kur'an'ın peyderpey indirildiği şeklinde iddialar vardır. Ali İmran suresinin 3. ayetinde Kur'an için tenzil, Tevrat ve İncil için inzal kelimesi kullanıldığı için tenzile peyderpey indirme, inzale ise birden indirme manası verilmiştir. Halbuki inzal kelimesi Kur'an için, Tenzil kelimesi de Tevrat için de (Ali İmran 93) kullanıldığı için bu görüşün, Kur'an'ın iç bütünlüğü içinde, geçerli olduğu iddia edilemez.
Bakara 213'den bütün nebilere kitap indirildiğini ve Maide 44`e göre İsrailoğullarına giden Nebilerin Tevrat'la hüküm verdiğini görüyoruz. O halde bu iki ayetden Tevrat'ın tek bir kitap olmadığını, kitaplar bütünü olduğunu söyleyebiliriz. Musa A.S.'ın adı Kur'anda 136 defa, Tevrat'ın 118 defa geçmesine rağmen, Kur'an'ın hiç bir yerinde Musa ve Tevrat'ın yanyana kullanılmadığını görüyoruz, dolayısıyla "Musa'ya Tevrat indirildi" şeklinde ifadelere rastlamıyoruz. Zaten Eski Ahit'te (Musa AS'dan İsa AS'a kadar gelen vahiylerin bütünü) de Musa'ya verilen kitabın adının Tevrat olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır ve Musa'nın kitabına Tevrat ismi daha sonra yahudiler tarafından verilmiştir.
Davut AS'ın Musa AS'dan çok sonra yaşadığını biliyoruz. Maide 44'e göre bütün yahudilerin Tevrat'la hüküm verdiğini görmüştük. Fakat İsra suresinin 55. ayetinde Davut AS'a Zebur verildiğini görüyoruz. Bu yüzden Tevrat ve Zebur'un ayrı kitaplar olduğu görüşü ortaya çıkmıştır. Zebur arapçada kutsal metin, metinden bir parça anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Maide 44'le birleştirirsek Tevrat'ın parçası olan bir metinden bahsedildiğini söyleyebiliriz. Bu görüşü Şuara 196 ve Nahl 44'le destekleyibiliriz. Bu ayetlerde zübürler denilerek önceki kutsal metinlere atıf vardır. Ali İmran suresinin 48. ayetinde İsa AS'a Tevrat ve İncil'in öğretileceğinden bahsedilir. Zebur'da ayrı bir kitapsa niye öğretilmediği muamması oluşur. Ama Zebur Tevrat'ın bir metni olduğu için burda bir kuşku oluşmamalıdır.
Kur'an için de tek seferde indirildiği şeklinde iddialar vardır. Delil olarak da Bakara suresinin 185. ve Kadir suresinin 1. ayetini sunmaktadırlar. Bu gecede semaya indirildiği ve peyderpey vahyedildiği iddia edilmektedir. Sonuç olarak Tevrat için 1000 yıllık bir süreçde indiği ve asla tek seferde inmediği söylenebilir.
Hadid 9 (Kul), Bakara 23 (Kul) ve Muhammed 2 (Muhammed) gibi surelerde indirilenin (nezzelnâ - nuzzile ) direkt olarak kişiye indirildiğini görüyoruz. Muhammed suresinin ayetindeki gibi tenzilin hak (hakku) olduğu belirtilmesi onun vahiy olduğuna dair bir atıftır. Tenzilin vahiy bağlamında kullanımına bir başka örnek olarak Maide suresinin 101. ayeti de verilebilir.
Tenzilin kula Cebrail vasıtasıyla inmesi vahyin risaletle ilgili olduğuna, tebliğ edilmesi gerektiğine ve bir beşerin inisyatifine bırakılmadığına dair işarettir (Bakara 97). Bu ayetin müteşabihi olarak Şuara suresinin 192-194 ayetlerini söyleyebiliriz. Kur'an'ın alemlerin rabbi tarafından, er ruhu el emin'le indiğini, kalbe tenzîlu edildiğini görüyoruz. Cin suresinin 26. ayetinden itibaren Allah'ın gaybı (vahiy) tek bilen olduğu ve bunu resullerine bildirdiğini, bu işlem sırasında gözetleyiciler olduğunu (önceki belirtilen ayetlere göre aralarında Cebrail'de bulunuyor) ve bunun risaletle olduğunu böylece anladığını görüyoruz. Fussilet suresinin 42. ayetinde de zikrin tenzîlun edildiğini yani korunmuş vahyin indirilmesinden bahsediliyor.
Müşrikler ve kafirlerin Allah'ın vahyi tenzil ettiğine dair şüphelerinin olmadığı fakat tenzil ettiği kul ile problemleri olduğunu Bakara suresinin 105 (yunezzele) ve Zuhruf suresinin 31. (nuzzile) ayetinde görüyoruz.
Nisa 47'de Ehli kitap'a yönelik olarak tasdik edici (musaddikan) (Bkz. Kur'an'da Tasdik Kavramı) olarak indirdiğimize (nezzelnâ) iman edin diye emrediliyor. Ehli kitap ise kendilerine semadan bir kitap tunezzile edilmesini istiyorlar (Nisa 153) Elleriyle dokunabilecekleri yazılı bir metin indirilseydi (nezzelnâ) yine gerçeği yalanlardı (Enam 7)
İsa AS'a gökten indirilen sofra (ayet) için havarilerin tenzil (yunezzile) kavramının kullanıldığını görüyoruz (Maide 112). İsa AS ise dua ederken sofrayı inzal (enzil) et diyor (Maide 114). Allah ise yine tenzil kavramıyla (munezziluhâ) indireceğini buyuruyor.
Toparlayacak olursak Tenzil genelde Allah'tan bir vahiy olmak üzere indirilmeyi ifade ediyor. Tenzilin geçtiği yerlerde Rabbimiz faal olandır (Taha 4, Yasin 5, Mumin 2, Fussilet 2) ve belli bir prosedörü olan vahyin korunaklı bir şekildiği indirildiğini görüyoruz Kur'an'da. Allah'tan bir şey (ayet (Furkan 32), mucize, sofra) indirmesini isteyenlerde bunu dile getirirken tenzil kavramını kullanıyor. Bunun dışında Allah suyu indirirken de tenzil kalıbını kullanılıyor, çünkü Allah onu kendisine nispet ediyor (Bakara 22, Ankebut 63, Rum 24, Zuhruf 11). Allah'ın bir şeyi indirmesi onun ayetidir.
Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum’un beraber sundukları ve Vedat Yılmaz'ın konuk olarak yer aldığı 9.05.2016 tarihli KÖK (Kur’an’ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.