Sarafe kökünden türeyen kelimeler yaklaşık olarak 30 yerde Kur'an'da geçmektedir. Arapça sözlüklerde çevirmek, döndürmek, yönünü-yolunu çevirmek anlamını buluyoruz. Sarraf, tasarruf, masraf gibi türkçemizde de kullanılan kelimelerin kökü de arapçadan gelmektedir ve bir şekilde çevrilme anlamında kullanılır.
Fiil ve isim olarak Kur'an'da kullanımlarında sözlük anlamı birebir kullanılırken, bazen sadece basit bir çevirme kastedilmemektedir. Tasrif ise türetme, yeni seyler üretme gibi anlamlara gelir.
Çevirme anlamıyla kullanılan ayetlere örnek vererek devam edelim:
Tevbe suresinin 127. ayetinde sarafe kökünden türeyen iki kelime kullanılır. insarafû (döndüler) ve sarafa allâhu (Allah çevirdi). Ayetden anlaşıldığı üzere bir müdahele olmuş ve bir sapma gerçekleşiyor. Bunun sonucunda da manevi bir çevrilme yaşanıyor.
Zuhruf suresinin 36 ve 37. ayetlerinde failin insanın kendisinin ve dolayısıyla Tevbe 127. ayetde belirtilen çevirmenin suçlusunun insan olduğunu görüyoruz.
Araf suresinin 146. ayetinde yine çevirme anlamı olan se asrifu kelimesiyle "Ayetlerimizden onları çevireceğiz" deniyor. Yukarıda bahsedilen ayetlerle bağlantılı düşünerek, kendi fıtratından uzaklaşan, teslimiyete direnen kimselerin indirilen ve yaratılan ayetlerle karşılaşmasını Allah engelliyor diyebiliriz.
Yunus suresinin 32. ayetinde bu defa tusrafûne kelimesiyle "Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?" deniyor. Kendi arasıyla ayetlerin arasına bir duvar örüyor insan ve Allah da nasıl çevriliyorsunuz diye soruyor.
Mümin suresinin 67. ayetinden itibaren insanın yaratılış evrelerinden bahsediliyor ve 69. ayetde yusrafûne kelimesiyle yine Nasıl böyle çevriliyorsunuz deniyor. Kibirlenen, kendini üstün gören ve ayetlerden yüz çeviren ve dolasıyla Allah tarafından çevrilen insan (Bkz. Tevbe 127).
Yusuf A.S. kıssasının anlatıldığı aynı isimli surenin 24. ayetinde bu defa "Bu kötülüğü-fuhşu ondan çevirdik" deniyor li nasrife kelimesiyle. Aynı surenin 33. ayetinde bu defa tasrif kelimesiyle 24. ayete atıfda bulunularak "hilelerini benden çevirmezsen" şeklinde kullanılıyor.
Buraya kadar bahsedilen ayetlerde sonucu beklenen, tahmin edilen hatta çok kesin şekilde varması gereken sonuçtan sapma olarak anlaşılabilir çevirme.
Nur surenin 43.ayetinde yağan dolunun bazı yerlere döküldüğü bazı yerlerden çevrildiği (ve yasrifu-hu) belirtiliyor.
Cehennem bağlamıyla kullanılan tasrif kelimesine örnek olarak şu ayetler verilebilir:
Enam suresinin 16. ayetinde Hesap Gününden bahsediliyor ve azaptan çevrilenlere (yusraf anhu) Allah'ın rahmetini bahşettiğini görüyoruz. Zira çevirme olmasa gidişat cehennem olacak. Benzer bir şekilde bu defa Furkan suresinin 65. ayetinde müminlerin dua ederek cehennem azabının çevrilmesini (asrif an-nâ) istediklerini görüyoruz. Çünkü çevirme olmazsa gidişat yine cehennem olacak.
Aynı surenin 19. ayetinde cehenneme gidenlerin azabı çeviremeyeceklerini (sarfan) görüyoruz. Bir başka örneğe Hud suresinin 8. ayetinde masrûfen, Kehf suresinin 53. ayetinde masrifen kelimesiyle rastlıyoruz.
Araf 47. suresinde cennete girme ümidiyle bekleyenlerin gözlerinin cehennem halkının çevrilince (ve izâ surifet) dua ettiklerini görüyoruz.
Uhud savaşının anlatıldığı Al-i İmran suresinin 152. ayetinde ilk etapda her şeyin yolunda olduğunu ve zaferin gelmek üzere olduğunu görüyoruz. Fakat müminlerin gevşeklik gösterdiğini bunun üzerine Allah'ın düşmandan ganimete doğru çevirdiğini (sarafe-kum) yani ilginin çevrildiğini anlıyoruz.
Akhaf suresinin 29. ayetinde cinlerin çevrildiğini (ve iz sarefnâ) ve vahyi gelip dinlediklerini görüyoruz.
Bundan sonra verilecek ayet örneklerinde Allah'ın yarattığı ayetlerle alakalı olarak tasrif kelimesini göreceğiz:
Furkan suresinin 48. ayetinden itibaren bir döngüden bahsedilir. Önce rüzgarın gönderildiğini, ardından yağmurun indiğini ve bu sayede ölü toprağın dirilip insan ve hayvanların ihtiyaçlarının karşılanmasından bahsedilir. 50. ayetde ise insanların öğüt almaları için bunun çevrildiği (sarrafnâ-hu) belirtiliyor. Bakara suresinin 164. ayetinde yine Allah'ın yarattığı ayetlere örnekler veriliyor ve rüzgarların bulutların çevrilmesinden (ve tasrîfi) bahsedilir. Bu defa Casiye suresinin 5. ayetinde rüzgarların çevrilmesinden (ve tasrîfi) bahsediliyor. Allah'ın yarattığı bu ayetlerde aklının kullananlar için dersler vardır deniyor ayetin sonunda yani indirilen ve yaratılan ayetler arasında bir bağlantı vardır. Bağlantıyı kuramayanlar Tevbe 127. deki gibi çevrilirler. Tasrif kelimesiyle ayetler arasında da bir döngü olduğunu, yani içiçe olduğunu anlayabiliyoruz.
Furkan suresindekine benzer bir şekilde Araf suresinin 57. ayetinden itibaren rüzgar, yağmur, su, ölü toprak döngüsünden bahsedildiğini ve bir sonra ki ayet de ayetlerin böyle tasrif edildiğinden (nusarrifu el âyâti) bahsediliyor. 59. ayetde ise Nuh'un kavmine gönderildiği belirtiliyor. Kevni ayetlere dikkat çekilip kitabi ayetlere geçilmesi çok ilginç bir ayrıntı. Zira tebliğ yapılan topluluk da ölü toprağa inen su gibi hayat bulur.
Enam suresinin 36. ayetinden itibaren yine ölülerin diriltilmesi, mucizeler gibi konulardan bahsedilir. 46. ayetde yine ayetlerin nasıl tasrif (nusarrifu) edildiğinine vurgu yapılıyor. Yani indirilmiş ve yaratılmış ayetler sürekli olarak gösteriliyor ve sürekli bir döngü içerisinde. İnsanı fıtratına yönlendirme var fakat insan yüz çeviriyor. Yine Enam suresinin 56. ayetinden itibaren Allah'ın gücü anlatıldıktan sonra 65. ayetde ayetleri nasil tasrif (nusarrıfu) ediyoruz, belki kavrarsınız deniyor. Aynı surenin bu defa 95. ayetinden itibaren Allah'ın yarattığı ayetler belirtildikten sonra 105. ayetde ayetlerin tasrifinden (nusarrifu el âyâti) bahsediliyor.
Taha suresinin 113. ayetinde Arapça bir Kuran indirildiğinden ve vaidin (tehdit edildiğin gün, beklenen gün bkz. Kaf 20, 28, 45) tasrif edildiğinden (ve sarraf-nâ) yani irtibatın ayetler arasında sağlandığından bahsediliyor.
İsra 41'de Kur'an'ın tezekkür etsinler diye, Kehf 54 ve İsra 89'da her misalin tasrif edildiği (sarraf-nâ, sarrafnâ) belirtiliyor.
Tasrifin amacı insanların nankörlüğünü engellemek, gözlerini açmak. İndirilen ayetler ve yaratılan ayetler örtüşmeli ki Allah'dan geldiği belli olsun. Allah'ın vahyi hep aynı olduğu için, döngü içerisinde insanlara ulaşıyor. İnsan döngünün neresinden dahil olursa hap indirilen ve yaratılan ayetlerle karşılaşıyor.
"Biz onlara âyetlerimizi, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde göstereceğiz; sonunda onun gerçek olduğu onlar açısından iyice anlaşılacaktır." (Fussilet 53)
Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum'un beraber sundukları 14.03.2016 tarihli KÖK (Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.