Hikmet HKM (Hüküm) fiilinden türemiştir. HKM bir şeyin engellenmesi manasına geliyor. Yanlışların engellenip doğruların çıkarılması hüküm olurken, Hikmet, hükmün bir türünü oluşturur. Her hüküm bir hikmet değildir ama bütün doğru hükümler hikmettir.
Kur'an'da da doğru hüküm olarak kullanıldığını görüyoruz. Allah kendisini hakim olarak nitelendiriyor çünkü onun verdiği bütün hükümler doğrudur. Aynı şekilde kendi kitabına da hakim demiştir ki, bu kitap sadece doğru hükümleri içerir dolayısıyla kitabın içinde hikmetler de vardır. Kur'an'da Allah ne zaman bir nebi yolladığını belirtse, nebiye kitap ve hikmet verdiğini de belirtiyor.
Enam suresinin 83.ayetinden itibaren bakacak olursak Rabbimizin kendisini rabbeke hakîmun olarak nitelendirdiğini ve sonraki ayetlerde bir çok nebinin ismi belirtildikten sonra nebilere kitâbe vel hukme verildiğini görüyoruz. Bu ayetlerde geçen hüküm, doğru hüküm olduğu için hikmettir.
Nisa suresinin113.ayetinde kitabın ve hikmetin "indirilmesinden" bahsediliyor. Demek ki indirilmiş olan elimizdeki kitabın içinde doğru hükümler yer alıyor. Eğer doğru hükümleri kitap dışında başka kaynaklarda da yer alıyor olsaydı Resul bunları kaydettirmek zorundaydı, aksi takdirde risalet görevini yerine getirmemiş olurdu.
Yani hikmet, kitabın içerisinde bulunan, hayatımızda karşılaştığımız problemleri çözmeye yarayan, doğru kararlar, doğru hükümlerdir. Nitekim bir çok ayetde Nebilere verilen kitapla hükmetmeleri emrediliyor, yani karşına çıkan probleme oradan çözüm bul demektir.
İsra suresinin22.ayetinde "Allah'la birlikte başka bir ilah oluşturma" denildikten sonra, surenin devamında, ana-babaya hürmet, iyilik de bulunma, cimrilik yapma, öldürmeyin gibi emirlerden bahsediliyor ve39. ayetde bunların Rabbimizden vahyedilen hikmetlerin bir kısmı olduğunu öğreniyoruz. Aynı şekilde benzer bir şekilde Lokman suresinin12.ayetinde de Lokman (A.S.)'a verilen hikmetden bahsediliyor.
Ahzab suresinin34.ayetinde Nebinin eşlerine yönelik evlerinizde okunan (tilavet edilen) hikmeti düşünün deniyor. Al-i İmran suresinin58.ayetinde hikmetli bir zikrin (kitap) tilavet edildiğini görüyoruz.
Hikmet'in indirilme (Nisa113), vahyedilen (İsra 39), okunma (Ahzab 34) özelliğiyle birlikte Kur'an'ı Kerim'in içerisinde çeşitli ayetlerin biraraya getirilmesiyle ortaya çıkan doğru hükümler olduğu sonucuna varıyoruz.
Bakara suresinin 213. ayetinde Allah'ın nebiler yolladığını ve insanların ayrılığa düştükleri konularda doğru hüküm verebilmeleri için nebilerle birlikte kitap indirdiğindan bahsediyor.
Yollanan nebiler ve kitapla ilgili bir örnek için Maide suresinin 44. ayetine bakalım. Allah içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat'ı, Allah'a tam teslim olmuş nebilerin onunla hükmetmesi için indirdiğini ve din adamlarının da (Rabbiniler) aynı şekilde hükmettiklerini görüyoruz.
Yine Bakara suresinin 269. ayetinde Allah'ın hikmeti sağlam duruşlulara (Ulul Elbab) verdiğini ve kime hikmet verilirse ona çokca iyilik yapıldığını görüyoruz.
Kur'an'da nebi olduğuna dair bir ibare bulunmayan Lokman (A.S.)'a da hikmet verildiğini okuyoruz (Lokman 12)
Bu ayetlerden hikmetin sadece nebilere değil Kitap'dan hükümleri çıkarma yeteneği bahşedilen (Rabbaniler, Ulul Elbab, Lokman) herkese verilebileceğini anlıyoruz.
Bakara suresinin 151. ayetinde hikmeti öğretecek bir resul (nebi değil) gönderildiğinden bahsediliyor. Demek ki kitapdan hikmet çıkarmanın bir yöntemi var ve bu yöntem Allah tarafından verilmiştir.
Nahl suresinin 98. ayetinde Kur'an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın deniyor. Kur'an'ı okuyarak içinden hikmet çıkarırken bu işlemi yapıyoruz. Örneğin Muhammed (A.S.)'a bir kişi gelip bir konu hakkında soru sorduğu zaman Kur'an'dan konuyla ilgili inen ayetleri düşünerek bir çözüm sunar.
Yani Kur'an okunurken bütün ön yargılarımızdan, saplantılarımızdan kurtulup objektif olarak hikmeti anlamaya çalışmalıyız. Dolayısıyla buradaki şeytandan kasıt aslında insanın kendisidir. Eğer bunu yapamazsak hükme ulaşırız ama hikmete ulaşamayabiliriz. Ayrıca Kur'an'ı hikmet çıkartabilmek için sindire sindire okumalıyız (İsra 106). Bu bağlamda Taha suresinin 114. ayetini de düşünebiliriz. Bir konu hakkındaki tüm ayet kümelerinin inip inmediğini bilemeyeceğinden "Kur'an ile hüküm vermede acele etme" diye buyruluyor, yani günümüzde tek ayet okuyup "hikmeti elde ettim, yeter" diye düşünüp acele etmemeliyiz.
Muhammed (A.S.)'ın Kur'an'dan hikmet çıkarmasıyla ilgili olarak Nisa suresinin 105. ayetine bakabiliriz. "Allah'ın sana gösterdiği gibi hükmetmen için kitabın indirildiği" emrediliyor ve "hainlere taraftar olma" deniyor. Demek ki hüküm vermede bir hata olmuş ve 106. ayetde Allah'tan af dilemesi isteniyor.
Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum'un beraber sundukları 15.02.2016 tarihli KÖK (Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.