Kur'an'da Din Kavramı

Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah'ın hesabı çok çabuktur. (Âl-i İmrân 19)

Kelime olarak D-Y-N kökünden gelmektedir. Din kelimesinin geçtiği bazı yerlere bakalım.

Bakara suresinin 282. ayetinde borç hukuku ve Nisa suresinin 11. ve 12. ayetlerinde miras anlatılırken din kelimesi borç olarak kullanılır. Borç deyince aklımıza, birinden geri vermek için aldığımız, mal veya para gelir. Ayrıca borçlunun karşısında bir alacaklı ve hesaplaşmanın olduğu bir gün (Fatiha 4) vardır.

Allah, Kamer suresinin 49. ayetinde belirttiği gibi her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Bu ölçüler örneğin ayların sayısı (Tevbe 36), yağmurun yağması (Enam 99), insanların rızıklandırılması (Enam 151) ya da Güneş, Ay ve yıldızların baş eğmesi gibidir (Araf 54). Allah, Tevbe 36'da ayların ve haram ayların sayısını belirttikten sonra sapasağlam dinin (zâliked dînul kayyimu) bu olduğunu belirterek, sadece insanların değil aynı zamanda tüm varlıkların da bir "borç" içinde olduğunu anlıyoruz.

"Borç" geri ödemesi hangi dinle olacak? Kuran'dan yine anlıyoruz ki yeryüzünden bir çok din var. Örneğin Kafirun suresinin 6. ayetinde Muhammed peygamber müşriklere "Sizin dininiz size, benim dinim bana" diyor. Yusuf peygamber kıssalarının anlatıldığı Yusuf suresinin 76. ayetinde melikin dininden bahsediliyor. Yine Yusuf suresinin 40. ayetinde ise Allah şöyle buyuruyor: "O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. (zâliked dînul kayyimu)". Zâliked dînul kayyimu son olarak karşımıza Rum suresinin 30. ayetinde çıkıyor: "Böylece sen, bâtıl olan her şeyden arınmış olarak, yüzünü kararlı bir şekilde Allah'ın, insanları üzerinde yarattığı doğa/fıtrat kanununa/ dine çevir! Allah'ın, insanın doğasına yerleştirdiği fıtrata uygun davran ki, Allah'ın yaratmasında bir değişime meydan verilmesin. Bu, gerçek dinin amacıdır; fakat insanların çoğu bilmez".

İnsanın ve Allah'ın yarattığı her varlığın fıtratında ise ister istemez onun yarattığı sisteme ve ölçüye bağımlılık vardır (Ali İmran 83. ayet). Zaten Araf suresinin 172. ayetinde "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden nesillerini aldığında onları kendilerine karşı şahit tutarak “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” der. Onlar da: “Evet Rabbimizsin. Biz buna şahidiz.” derler. Artık Kıyâmet günü; “biz bunun farkında değildik” diyemezsiniz. " ve Secde suresinin 9. ayetinde belirtildiği gibi bir tevhid bilinci yerleştirildiği için, insan tabiatı Rabbine kulluk etmek için hazırlanmış vaziyettedir ve Allah burada da bir ölçülü bir sistem koymuştur. Bu yüzden Allah Muhammed peygambere Enam suresinin 79. ayetinde şunu söyletiyor: “Ben, benliğimi tamamen gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben Ona ortak koşanlardan değilim!”.

Din bir çeşit borçlanmadır ve Allah'a kulluk ederek borcumuzu ödemeliyiz ve asla şirk koşmamalıyız. Peki Allah bu "borçlanmaya" bir isim de vermiş mi? Bu sorunun cevabını Ali İmran suresinin 19. ayetinde alıyoruz: "Allah katında din İslâm'dır." ve Allah'ın bütün peygamberlere aynı emirleri verdiğini ise Şura suresinin 13. ayetinden anlıyoruz: "Allah Nûh'a, sana, İbrâhim'e, Mûsâ'ya ve İsâ'ya, “Dine dosdoğru uyunuz, dinde ayrılığa düşmeyiniz” diye vasiyet ettiğimiz dini size yasallaştırdı." Hac suresinin 78. ayetinde de Allah kendisine teslim olanları müslim olarak niteliyor.

İslam dininin temel direklerinden birinin şirk koşmamak olduğunu yukarıda görmüştük. Diğer direkler namaz ve zekat ise Tevbe suresinin 11. ayetinde belirtilmiştir. Hesaplaşma günü gelmeden önce yüzümüzü bu doğru ve asıl dine (lid dînil kayyimi) çevirmeliyiz (Rum suresi 43).

Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum'un beraber sundukları 12.10.2015 tarihli KÖK (Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradan seyredebilirsiniz.