Kendindeki gayb bilgisini kimseden saklamaz. (Tekvîr 24)
Vahiy kelimesi, hızlı ve gizli bir şekilde mesajı ulaştırmak manasını taşır. Bu ulaştırma fısıltıyla, içe doğmayla, mektupla vs. olabilir. Vahiy sadece ilahi bir güç tarafından değil beşerlerden de gelebilir. Nitekim Zekeriya peygamberin insanlara vahyettiği (Meryem 11), Enam suresinin 112. ve 121. ayetlerinde şeytanların da vahiyde bulunduğu belirtiliyor. Aynı şekilde Allah da insan dışındaki varlıklara da vahiyde bulunuyor.:
Arı - Nahl 68
Duman halindeki gök - Fussilet 11
Gökler - Fussilet 12
Allah'ın insan ile iletişimi ise şu ayetle açıklanıyor. Şura suresinin 51. ayetinde, beşer ifadesini kullanarak (Nebi, alim vs. değil) vahiy yoluyla (ilham yoluyla (doğrudan)) ya da perde arkasından (rüya ile (dolaylı olarak)) ya da bir resul yollayarak (dolayı olarak) Allah'ın iletişimde bulunduğu belirtiliyor.
Nebi olmayan beşerlere gelen vahiylere örnek olarak Hz. Musa'nın annesine gelen mesaj gösterilebilir (Kasas 7, Taha 38). Nebi olmayan kişilere gelen vahyin en önemli özelliği sadece vahyin ulaştığı kişiyi bağlamasıdır ve vahyin sonucunu bilememesidir.
Fetih 27'de Muhammed peygamberin rüyasının o an için gerçekleşmediğini görüyoruz. Ayrıca Yusuf kıssasında rüya ile ilgili iki kıssa anlatılır. Hükümdarın kıssasını Yusuf peygamber yorumluyor (Yusuf 43-49) ve Yusuf peygamberin çocukken gördüğü rüyanın (Yusuf 4) gerçekleştiğini kıssanın sonunda anlıyoruz. Rüya yoluyla gelen vahiylerin de kişisel tecrübeler olduğunu sadece kişiyi bağladığını söyleyebiliriz.
İnsan suretinde gelen elçiler (melek) Hud suresinin 69. ayetinde anlatılır. İbrahim peygamber ve Lut peygamberler bile onların ilk anda melek olduğunu anlamıyor. Nitekim Hz. Meryem'e de melekler insan suretiyle gelip (Al-i Imran 45) bir çeşit vahiyde bulunuyorlar. Bu tür bir vahiy de sadece kişiyi bağlayan bir mesajdır. Hz. Nuh'a vahyedilen gemiyi yap, Musa'ya vahyedilen asanı yere at gibi vahiylerde risaleti değil kişiyi bağlar.
Risalet gereği gelen vahiy insanlara tebliğ edilmelidir. Cin suresinin 26-27. ayetlerinde Allah'ın gaybını (Burdaki gayb vahiy bkz. Ali İmran 179) resullerle, resullerin de insanlarla paylaştığı bildirilir. ("O, gaypten gelen bilgileri sizden esirgeyemez." Tekvir 24. Ayrıca Mâide 67, Ankebut 45 vd.) Cebrail tarafından gelen vahiy Nebinin kalbine indirilirken (Bakara 97) melekler gözetiminde gelir, böylece risaletle alakalı vahiy olduğu anlaması sağlanıyor "(ki, (peygamberler) bu sayede tebliğ ettiklerinin Rablerinin risaleti olduğunu; dahası (Allah'ın) ellerindeki (vahyi) çepeçevre kuşattığını ve her şeyi tek tek sayarak muhafaza altına aldığını bilsin" (Cin 27-28). İnsanlara tebliğ edilecek olan vahyin bir prosedürü olduğunu ve gelen vahyin Allah'tan korunmuş olarak indiğini görüyoruz.
Ayrıca Ahzab suresinin 40. ayetinde Muhammed'in nebilerin sonuncusu olduğunu biliyoruz. Yani risaletle ilgili vahiyler Kuran ile tamamlanmıştır. Zaten Allah dinimizi kemale erdirmiştir (Maide 3). Bu yüzden Son Nebi Muhammmed sonrası insanlara tebliğ edilmesi gereken vahiy aldığını ileri süren herkes yalancıdır!
Erdem Uygan ve Dr. Fatih Orum'un beraber sundukları 26.10.2015 tarihli KÖK (Kur'an'ın Öğrettiği Kavramlar) programından derlenmiştir. Programı buradanseyredebilirsiniz.