26 - Şu’arâ suresi 101. âyet meali

Furkân suresi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 Sonraki Tümü Neml suresi
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Ve lâ sadîkın hamîm(hamîmin).
  
ve ve
yok, değil
sadîkın dost, arkadaş, sadık
hamîmin samimi
   
Abdulbaki Gölpınarlı Ne bir can dostu.
Abdullah Parlıyan ne de candan bir dostumuz.
Adem Uğur ''Ne de yakın bir dostumuz''.
Ahmed Hulusi "Güveneceğimiz bir dostumuz da yok. "
Ahmet Tekin 'Yakın bir dost da yok.'
Ahmet Varol Candan bir dostumuz da yok.
Ali Bulaç "Ne de candan, yakın bir dost."
Ali Fikri Yavuz Ne de yakın bir dost...
Ali Ünal “Ne de candan bir dostumuz.
Bayraktar Bayraklı (96-102) Cehennemde putlarıyla çekişerek şöyle derler: “Vallahi, biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; biz apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Şimdi ne şefaatçimiz ne de bir dostumuz vardır. Keşke geriye dönüşümüz olsa da inananlardan olsak.”
Bekir Sadak (96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.
Celal Yıldırım (100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...
Cemal Külünkoğlu (100-101) “İşte bu yüzden artık bizim için ne şefaatçiler var, ne de yakın bir dost.”
Diyanet İşleri (eski) (96-102) Orada putlarıyla çekişerek: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak' derler.
Diyanet Vakfi (100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.
Edip Yüksel “Ne de yakın bir dostumuz.”
Elmalılı Hamdi Yazır Ne de yakın bir sadîk
Erhan Aktaş “Gerçek bir dostumuz da.”
Gültekin Onan "Ne de candan, yakın bir dost."
Hakkı Yılmaz (96-102) Onlar, onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki: “Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idik. Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk. Ve bizi yalnızca o günahkârlar saptırdı. Artık bizim için yardımcılardan, torpilcilerden hiçbir kimse ve candan bir yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakın yoktur. Ah keşke bizim için bir geri dönüş olsaydı da biz de mü’minlerden olsaydık!”
Harun Yıldırım “Ne de yakın bir dost.”
Hasan Basri Çantay «ne de candan bir dost yok».
Hayrat Neşriyat (100-101) 'Şimdi artık bizim, ne şefâatçilerimiz, ne de yakın bir dostumuz vardır!'
İbni Kesir Ve sıcak bir dostumuz da yoktur.
İskender Evrenosoğlu Ve (bizim için) sadık bir dost yoktur.
Kadri Çelik “Ne de şefkatli bir dost!”
Mehmet Ali Eroğlu (100-101) Refakat edecek bize, ne bir şefaatçi var. Ne de bizim için candan bir dost vardır.
Mehmet Okuyan Yakın bir dost da yok.
Muhammed Celal Şems “Samimi bir dostumuz (da) bulunmamaktadır.”
Muhammed Esed ne de candan bir dostumuz.
Mustafa Çevik 92-102 Cehennemi hak edenlere, “O peşine düşüp, kullukta kusur etmediğiniz ilahlarınız şimdi nerede? Bakalım onların kendilerine ya da size yardıma güçleri yetecek mi?” denilecek.
Sonunda hem onlar hem de bilinçsizce onların peşlerinden gidenler, hep birlikte iblisin avanesi olarak cehennem ateşine atılacaklar. Ve orada birbirlerini suçlayarak, “Vallahi biz dünyada iken, büsbütün sapıklık içinde yaşamışız, sizin gibi yaratılmışların uydurduğu hayat nizamlarına uyup, sizi âlemlerin Rabbi ile bir tutmuştuk, dolayısı ile bizi siz saptırdınız, şirki, küfrü hayat nizamı halinde bize kabullendirdiniz. Fakat bugün ne bize arka çıkabiliyor, ne de dostluk gösterebiliyorsunuz. Keşke dünya hayatına tekrar dönme imkânımız olsa da, biz de Allah adına, peygamber ve kitaplarla yapılan davete iman edip teslim olanlardan olabilsek.” diyerek pişmanlık içinde kıvranacaklar.
Mustafa İslamoğlu ne de yürekten bir dost.
Ömer Nasuhi Bilmen (100-101) «Artık bize ne şefaat edicilerden var. Ne de yakın bir dost var.»
Ömer Öngüt “Sıcak bir dostumuz da yoktur. ”
Şaban Piriş Sıcak bir dost da yok..
Sadık Türkmen Sıcak, candan bir dostumuz da yoktur!
Seyyid Kutub Cana yakın bir dostumuz da yok.
Suat Yıldırım (96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"
Süleyman Ateş "Ne de sıcak bir dostumuz."
Süleymaniye Vakfı Ne de bir can dostu.
Tefhim-ul Kuran «Ne de candan, yakın bir dost.»
Ümit Şimşek 'Ne de candan bir dostumuz.
Yaşar Nuri Öztürk Ne sıcak, samimi bir dostumuz."

Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.