68 - Kalem suresi 44. âyet meali

فَذَرْنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَذَا الْحَدِيثِ سَنَسْتَدْرِجُهُم مِّنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَ
Fe zernî ve men yukezzibu bi hâzel hadîs(hadîsi), se nestedricuhum min haysu lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
  
fe o zaman, böylece
zer-nî bana bırak, ilgilenme
ve men ve kim
yukezzibu yalanlandı, yalanladı
bi hâzâ bununla
el hadîsi söz
se-nestedricu-hum tedricen (derece derece), yavaş yavaş (azaba) yaklaştıracağız
min haysu yerden
lâ ya'lemûne bilmiyorlar, bilmezler
   
Abdulbaki Gölpınarlı Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaş yavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çeker dururuz.
Abdullah Parlıyan Artık Allah'ın kelamı olan Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak, biz onları yavaş yavaş hiç bilmedikleri yerden cehenneme çekip yaklaştırırız.
Adem Uğur (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Ahmed Hulusi (Rasûlüm) artık beni ve bu olayı yalanlayanı (başbaşa) bırak! Onları hiç bilmedikleri yönden aşama aşama helâka götüreceğiz!
Ahmet Tekin Bu sözü, Kur’ân’ı yalanlayanları bana bırak. Onları bilmedikleri, farkına varmadıkları yerlerden kademe kademe alçaltacağız, azâba yaklaştıracağız.
Ahmet Varol Bu sözü yalanlayanı sen bana bırak. Biz onları bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş (azaba) yaklaştıracağız.
Ali Bulaç Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Ali Fikri Yavuz O halde (Ey Rasûlüm), bu Kur’an’ı yalan sayanları bana bırak, (sen kalbini onlarla meşgul etme. Ben onların hakkından gelirim). Biz, onları, bilemiyecekleri yönden derece derece azaba yaklaştırırız; (Onlara sıhhat ve bol nimet veririz de, onu haklarında iyi zannederler. Halbuki o kâfirlere verdiğimiz bu mühletin sonu fecidir).
Ali Ünal O halde, bu şerefli Söz’ü (Kur’ân) yalanlayanla Beni başbaşa bırak. Öylelerini bilmedikleri, farkına varmadıkları yerden derece derece helâke sürükleyeceğiz.
Bayraktar Bayraklı Sen, bu Kur'ân'ı yalan sayanı bana bırak! Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Bekir Sadak Kuran'i yalanlayanlari Bana birak; Biz onlari bilmedikleri yerden yavas yavas azaba yaklastiracagiz.
Celal Yıldırım Artık bu sözü yalanlayanı bana bırak; biz, onları bilmedikleri cihetten kademe kademe sürükleyip (azaba) yaklaştırırız.
Cemal Külünkoğlu (Ey Resulüm!) Bu sözü (Kur'an'ı) yalanlayanlarla beni baş başa bırak! Biz (kendilerine bir takım dünyalıklar versek bile, yaptıkları yüzünden) onları bilemeyecekleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
Diyanet İşleri (eski) Kuran'ı yalanlayanları Bana bırak; Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.
Diyanet Vakfi (Resûlüm!) Sen bu sözü (Kur'an'ı) yalan sayanı bana bırak (kendini üzme). Biz onları, bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
Edip Yüksel Bu hadisi (sözü) yalanlayanla Beni başbaşa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.
Elmalılı Hamdi Yazır O halde bana bırak bu sözü tekzib edenleri, biz onları istidrac ile çıkarır, bilemiyecekleri cihetten yuvarlarız.
Erhan Aktaş O halde bu sözü1 yalanlayanları Bana bırak. Onları bilmedikleri bir yerden yavaş yavaş yaklaştıracağız.

1- İlahi mesajı, Kıyamet Günü’nü.
Gültekin Onan Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Hakkı Yılmaz O hâlde bu sözü/Kur’ân'ı yalanlayanları Bana bırak! Biz onları bilmedikleri yerden yakalayacağız.
Harun Yıldırım Artık beni ve bu sözü yalanlayanları baş başa bırak. Biz onları bilmeyecekleri bir yerden derece derece azaba yaklaştıracağız.
Hasan Basri Çantay Artık bu sözü yalan sayanları bana bırak. Biz onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir cihetden, derece derece azaba yaklaşdırıyoruz.
Hayrat Neşriyat (Ey Resûlüm!) Artık bu sözü (Kur’ân’ı) yalanlayanları bana bırak! Yakında onları, bilmedikleri yerden yavaş yavaş (azâba) yaklaştıracağız!
İbni Kesir Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz; onları, kendilerinin bilmeyecekleri bir yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.
İskender Evrenosoğlu Artık bu sözü yalanlayan kişileri Bana bırak. Yakında onları bilmedikleri bir yerden tedricen (yavaş yavaş azaba) yaklaştıracağız.
Kadri Çelik Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Mehmet Ali Eroğlu (Ey Resulum) yalanlayanları bana bırak onların bilmedikleri var. Mahsuben onları bilmedikleri halde yavaş yavaş azaba yaklaşıyorlar.
Mehmet Okuyan Bu sözü (Kur’an’ı) yalanlayanı bana bırak! Biz onları bilemedikleri bir şekilde yavaş yavaş helake sürükleyeceğiz.
Muhammed Celal Şems O halde Beni, bu Kitabı yalanlayanlarla (başbaşa) bırak. Biz, onları hiç bilmedikleri yönlerden ağır ağır yakalayacağız.
Muhammed Esed O halde bu haberi yalanlayanları Bana bırak. Onları, ne olup bittiğini fark etmeyecekleri şekilde, yavaş yavaş alçaltacağız;
Mustafa Çevik 44-45 Ey Peygamber! Sen, vahyedilen âyetlerle sınırlarını Allah’ın belirlediği bir nizam ve ahlakı yaşamaya davet edilmelerine rağmen, bundan yüz çevirip, seni yalancı sayanların yaptıkları için üzülme! Onları Bana bırak, Biz onları yavaş yavaş bilmedikleri bir şekilde azaba yaklaştıracağız. Şimdilik akledip doğruya yönelmeleri için kendilerine mühlet veriyoruz, elbette sonunda hiç kimsenin hesaptan kurtulma- sı mümkün değildir.
Mustafa İslamoğlu Artık bana bırak bu sözü yalanlayanları; hiç bilmedikleri bir yerden azar azar bitireceğiz onları.
Ömer Nasuhi Bilmen Artık bu kelâmı tekzîp edenleri bana bırak. Onları bilmedikleri bir taraftan derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
Ömer Öngüt Bu sözü yalan sayanlarla beni başbaşa bırak! Biz onları bilmeyecekleri bir cihetten derece derece azaba yaklaştıracağız.
Şaban Piriş Bu sözü yalan sayanları bana bırak. Onları bilmedikleri bir yerden ağır ağır azaba yaklaştıracağız.
Sadık Türkmen Bu sözü yalanlayanları Bana bırak. Biz onları derece derece, bilmedikleri bir yönden azaba yaklaştıracağız.
Seyyid Kutub Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece azaba yaklaştıracağız.
Suat Yıldırım (44-45) O halde sen bu şerefli sözü, Kur’ân’ı yalan sayanı Bana bırak! Biz onları, bilmedikleri, farkına varmadıkları bir yerden, yavaş yavaş azaba yaklaştırırız. Ben onlara mühlet veriyorum! Doğrusu Ben’im düzenim, pek sağlamdır.
Süleyman Ateş Bu sözü yalanlayanı bana bırak; onları bilmedikleri yerden derece derece (azâba) yaklaştıracağız.
Süleymaniye Vakfı Bu söz (Kur’an) karşısında yalana sarılanı bana bırak! Onları beklemedikleri yerden adım adım kötü sona yaklaştırırız.
Tefhim-ul Kuran Artık bu sözü yalan sayanı sen bana bırak. Biz onları, bilmeyecekleri bir yönden derece derece (günahla yükletip azaba) yaklaştıracağız.
Ümit Şimşek Bu sözü yalanlayanı Bana bırak. Onları ummadıkları yönden yavaş yavaş helâke yaklaştıracağız.
Yaşar Nuri Öztürk Bu sözü yalanlayanla beni baş başa bırak. Onları, bilmedikleri yerden yakalayacağız.

Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz.