| Abdulbaki Gölpınarlı |
Gerçekten de buydu şüphe ettiğiniz.
|
| Abdullah Parlıyan |
İşte sizin şüphe edip durduğunuz gerçekten de bu idi.
|
| Adem Uğur |
İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
|
| Ahmed Hulusi |
"İşte bu, şüpheyle karşıladığınız (iman etmediğiniz) şeydir!"
|
| Ahmet Tekin |
İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.
|
| Ahmet Varol |
'İşte bu hakkında şüpheye düştüğünüz şeydir.
|
| Ali Bulaç |
"Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."
|
| Ali Fikri Yavuz |
İşte bu azab, sizin (dünyada) şübhe edip durduğunuz şeydir.
|
| Ali Ünal |
“İşte, hakkında şüphe edip durduğunuz, tartışma konusu yaptığınız gerçek!”
|
| Bayraktar Bayraklı |
İşte şüphe ettiğiniz azap budur.
|
| Bekir Sadak |
(47-50) «ucluyu yakalayin, cehennemin ortasina surukleyin, sonra basina azap olarak kaynar su dokun» denir, sonra ona: «Tad bakalim, hani serefli olan, degerli olan yalniz sendin. Iste bu, suphelenip durdugunuz seydir» denir.
|
| Celal Yıldırım |
Elbette bu, hakkında şüphe edip durduğunuz şeydir.
|
| Cemal Külünkoğlu |
(49-50) (Deyin ki:) “Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin! İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.”
|
| Diyanet İşleri (eski) |
(47-50) 'Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün' denir, sonra ona: 'Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir' denir.
|
| Diyanet Vakfi |
(47-50) (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! (ve deyin ki:) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin! İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir.
|
| Edip Yüksel |
“Bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir.”
|
| Elmalılı Hamdi Yazır |
İşte o sizin şekk ve mücadele edip durduğunuz bu
|
| Erhan Aktaş |
Bu, sizin kendisinden kuşku duyduğunuz şeydir.
|
| Gültekin Onan |
Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.
|
| Hakkı Yılmaz |
(49,50)–“Tat bakalım! Şüphesiz sen, çok güçlü ve çok üstün biri idin! Şüphesiz işte bu, sizin kendisine kuşku duyup durduğunuz şeydir.”–
|
| Harun Yıldırım |
“Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.”
|
| Hasan Basri Çantay |
«Şübhesiz ki bu, (hakkında) şübhe, ve mücâdele edib durduğunuz şeydir».
|
| Hayrat Neşriyat |
'Şübhesiz bu (azab), hakkında şübhe edip durduğunuz şeydir!'
|
| İbni Kesir |
İşte bu; doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.
|
| İskender Evrenosoğlu |
Muhakkak ki bu azap, sizin şüphe ettiğiniz şeydir.
|
| Kadri Çelik |
“Gerçekten bu (ateş), sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.”
|
| Muhammed Celal Şems |
“Kesinlikle, şüphe ede geldiğiniz ancak budur!”
|
| Muhammed Esed |
İşte siz (hakikat inkarcı)larının sorguladığı şey budur!"
|
| Mustafa İslamoğlu |
İşin gerçeği, bu, sizin baştan beri 'acaba' dediğiniz şeyin ta kendisidir."
|
| Ömer Nasuhi Bilmen |
«Şüphe yok ki, işte bu, kendisinde şekk eder olduğunuz şeydir.»
|
| Ömer Öngüt |
"Bu, işte o şüphe edip durduğun şeydir. "
|
| Şaban Piriş |
İşte bu sizin hakkında şüphe ettiğiniz şeydir.
|
| Sadık Türkmen |
“şüphesiz kuşkulanıp durduğunuz şey işte budur!”
|
| Seyyid Kutub |
İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!
|
| Suat Yıldırım |
(47-50) Allah Zebanîlere: "Tutun onu da" buyurur, "cehennemin ta ortasına sürükleyin. Sonra da başının üstünden kaynar su dökün!" ve deyin ki: "Tat bakalım! Hani üstündün, kudretliydin, asildin!" İşte hakkında şüphe ve mücadele ettiğiniz o gerçek budur.
|
| Süleyman Ateş |
İşte o kuşkulanıp durduğunuz şey budur!"
|
| Süleymaniye Vakfı |
İşte bu ceza, dünyadayken bir türlü inanamadığınız şeydir.”
|
| Tefhim-ul Kuran |
«Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapılmakta olduğunuz şeydir.»
|
| Ümit Şimşek |
İşte şüpheyle karşıladığınız şey buydu.
|
| Yaşar Nuri Öztürk |
"İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey."
|